• Ana Sayfa
• Politika
• Ekonomi
• Eğitim
• Asayiş
• Yaşam/Sağlık
• Spor
• Magazin
• Hakkımızda

Eğitim ve Bilim İş Görenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay, “Eğitim-İş, Cumhuriyet ve emek mücadelesini birleştiren bir sendikadır. Çünkü Cumhuriyet bizim için emektir, ekmektir, havadır, sudur” dedi.

Genel Başkan Özbay, dün sabah saatlerinde geldiği Zonguldak’ın Devrek İlçesinde, Eğitim-İş, Devrek İlçe Temsilciliğince düzenlenen kahvaltı etkinliğine katıldı.

Ardından Zonguldak’a geçerek, burada Eğitim-İş İl Şube Başkanlığı binası açılışını yapan Özbay, Akşam saatlerinde ise Karadeniz Ereğli’deki Eğitim-İş İlçe Temsilciliğince onuruna verilen Taş Kafe’deki akşam yemeğinde yer aldı.

Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Eğitim İş Kdz Ereğli Temsilciliği Basın Yayın Sekreteri Deniz Akdeniz, Eğitim-İş’in, her yönüyle başka bir sendika olduğunu savunarak, “haktan hukuktan yanadır, çalışanın hakkını savunmaya adamıştır kendini. Hakkımızı savunmak için, haksızlığa dur demek için, emek için, mücadele için sürekli alanlardadır Eğitim İş. Büyük Önder’imizin devrimlerinin savunucusu, cumhuriyetin sonsuza kadar bekçisidir Eğitim İş” ifadelerine yer verdi.

ERSÖZ: ATATÜR, CUMHURİYET, EĞİTİM-İŞ DERİM

Eğitim-İş Karadeniz Ereğli Temsilcilik Başkanı Mahir Ersöz de konuşmasında, Eğitim-İş’in ‘Kalabalık Aile’ olduğunu belirtirken, şunları söyledi:

“Bu ailenin daha büyük olabilecek, salonlara sığmayacak sayılara ulaşacağını da biliyorum. Eğitim-İş’in daha fazla büyümeye hakkı var, gücü de var. Bu ülkede neyin doğru olduğunu, ne yapılması gerektiğini, Eğitim-İş’çiler biliyorlar. Öğrencileri eğitme konusunda her zaman öndeyiz. Konuşmamı şu üç şeyi söyleyerek bitirmek isterim; Atatürk derim, Cumhuriyet derim, Eğitim-İş derim. Üçü de vazgeçilmezdir.”

CUMHURİYETİ İLERLETMENİN TEK YOLU CUMHURİYETÇİLERİ YETİŞTİRMEKTİR

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ise Cumhuriyetçiler ve Cumhuriyetin öğretmenleri için ülkenin her çocuğunun kendi çocuğu olduğuna yer verdiği konuşmasında, şöyle dedi:

“Bizim çocuklara karşı bir sorumluluğumuz var deriz. Şimdi sendikaların ansiklopedik tanımların da faaliyet gösterdiği alanda çalışanların özlük haklarını ve ücretini savunmak daha ileriye götürmek vardır. Doğru. Ama bizim sendikal mücadele alanımız eğitim. Yani dolayısıyla örneğin biz bir deterjan üreten işçinin sendikal yaklaşımından daha farklı bir misyonu üstleniyoruz. Yani içeriğiyle de ilgilenmek zorundayız. Çünkü eğitim dediğimiz şey aslında Cumhuriyetin temelidir. Ancak eğitim aracıyla haklarını bilen, haklarını arayan, soran, sorgulayan yurttaş olma bilincine sahip insanlar yetiştirebilirsiniz. Cumhuriyeti ilerleyerek yaşatmanın tek yolda Cumhuriyetçileri yetiştirmektir. O nedenle biz mesleki haklarımıza sahip çıktığımız gibi aynı zamanda eğitimin içeriğine dair söz söyleyen bir sendikayız.
Eğitim iş, cumhuriyet ve emek mücadelesini birleştiren bir sendikadır. Çünkü Cumhuriyet bizim için emektir, ekmektir, havadır, sudur. Kız çocuklarımızın yaşamdaki haklarıdır. Bütün eğitim çalışanlarının haklarını savunurlar. Bizim gibi düşünüp düşünmemelerine bakmazlar. Liyakati, hakkı, hukuku, adaleti savunurlar. Karadeniz Ereğli'de, Zonguldak'ta hangi eğitim çalışanın başına bir sorun geliyorsa sahip çıkacağız.”

ADAM AMERİKA’DA TELEFON YAPAR, SEN BURADA TAMİR DÜKKANI AÇMAKLA ÖVÜNÜRSÜN!

Genel Başkan Özbay, konuşmasının ilerleyen bölümünde iktidarın eğitim konusundaki tutumunu da eleştirerek, şunları kaydetti:

“Bir öğretmenin ülkede her geçen gün mesleki onurunun itibarının nasıl yerle bir edildiğini şahitlik ettik. Ya düşünebiliyor musunuz? Ülkede bir mesleğin hangi fakülteden yetişeceği bile net değil. Öğretmenlik mesleği. Fen’den, Edebiyattan alıyorsun. İlahiyattan, din bilimlerinden alıyorsun, eğitim fakültelerinden alıyorsun.
Yol yapar gibi, havaalanı açar gibi, market açar gibi her kente gittiğinde üniversite açma sözü veriyorsun. Sonra artık milyona ulaşmış Fen, Edebiyat, eğitim fakültesindeki gençlerimizin istihdamını düşünüyorsun.
Eğitim fakültelerinde 250 bin gencimiz var, sayı 1 milyona yaklaşmış. Orayı biraz daha arttıralım. Hem orayı mağdur et, hem burayı mağdur et. Ama sonuç şu olur: adam gider Amerika'da telefon yapar, fizik, kimya, biyoloji, bilim insanını istihdam eder. Sen de burada telefonu tamir eden dükkan açtın diye övünürsün. Sen iki tır pamuk göndermeye kalkarsın, artık onu bile gönderemezsin, onu bile yurt dışından alacak hale gelmişsindir. Ama şu kadarcık bir çiple senin iki tır pamuğunun satılır.

20 BİN KÖYDE OKUL KAPANMIŞTIR!

Peki ne diyor ülkenin Cumhurbaşkanı? Diyor ki 25 yıl önce ülkede toplu yine yoktu. Bak şimdi. Biri de ne dedi? Biri de dedi ki, Cumhuriyet'in ilk yıllarında camilerin kapısına kilit vuruldu, adeta araç yedirdi. Başka ne dedi? Buzdolabı yoktu. Bunların hepsinin yalan olduğunu herkes biliyor. Ben de gerçekleri söyleyeyim; Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışında ne yaptığını bu halk biliyor. Camisine de gitmesini bilir ama ibadetini dilleri gibi göstermelik yapmaz, dini kullanmaz. Biz laikliğe bakışımız dindarla dinbazı ayırır. Laiklik gerçek dindarların güvencesidir, dinbazların din üzerinden istismar edenlerin de korkulu rüyasıdır. Ve hiçbir caminin kapısına kilit vurulmamıştır ama sizin iktidarınızda 20 bin köy okulu kapanmıştır, kilitlidir. Şehir merkezlerindeki bile okullar temizlenemediği için ahıra dönmüştür. İşte gerçek budur. Evet, bundan 40 yıl önce belki buzdolabı her eve her yere girmemiştir.

YOK OLANLARIN HEPSİ BUNLAR

Şimdi kredi kartları sayesinde herkesin evinde belki iyi kötü bir buzdolabı vardır ama içini boş bıraktıran da sizsiniz. Biz okullarda çocuklarımızın açlığına, susuzluğa şahitlik ediyoruz. 95 yıl önce bu ülkede Refik Saydam'ın Hıfzıssıhha  Enstitüsü vardı. Aşı yapıp Amerika'ya satıyordu. Burası emeğin başkenti değilmi? Zonguldak'ı, Ereğli, demirin, kömürün ve buradan insanlar yaşamını kazanıyordu. Köydeki öğretmenin lojmanı vardı, Giresun’da SEKA vardı. Nazilli'de basma vardı, Tekstil vardı, Sümerbank vardı, Şeker Fabrikası vardı Bak yok olanların hepsi bunlar işte. Bunlar da bu siyasi anlayışın eseridir.”

10 KASIM…

Konuşmasında, 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’ne de değinen Başkan Özbay, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Bu ülkenin ve tüm dünyada tanıdığı en büyük devrimciyi, cumhuriyeti anma ve anlatma günleridir. Yani 10 Kasımlar bizim için yalnızca bir yaz değil aslında o günün emanetlerine sahip çıkıp kararlılıkla bu yolda yürüme sözünü verildiği günlerdir. Ve dolayısıyla bunların çocuklara anlatılması, yaşatılması gereken tarihlerdir. Ara tatile getirdiler. Eğitim-İş ne dedi? Biz okullarımızda olacağız.

BU KADAR DA SULANDIRILMAZ!

Bugün (dün) Milli Eğitim Bakanlığı bir yazı yazmış; 10 Kasım'la Atatürk'ü anmayla 11 Kasım Milli Ağaçlandırma gününü birleştireceklermiş. Birbiriyle çok anlamlıymış. Şimdi diyorum ki yani bu kadar da sulandırılmaz. Biz bu ülkenin ormanlarını ağacına sahip çıkarız. Birileri gibi ranta teslim etmeyiz. Uçağımız yok deyip kendileri özel uçaklarla gezerken yanan ormanları seyretmiyoruz. Bu ülkenin gençleri ağaca sahip çıkar. Tıpkı atasının Yalova'da o köşkü yerinden oynattığı gibi o ağacı kesmek için. Bu ülkenin çocukları bunların hepsini öğrenecek. Ama sorun şurada. Bunlar Atatürk'ün ismini anmayı bir törenden etkinlikten ibaret zannediyorlar. Cumhuriyeti de protokolden ibaret zannediyorlar. Tarihe bir kez daha not düşelim. 10 Kasımlar 29 Ekimler aslında tarihin not ettiği günlerdir. Kimin nerede durduğunda bu tarih not ediyor. Bir gün utanırsınız bunlardan. Atatürk'ün Türk Bayrağının yanına zorla posterimizi asacağız diye uğraştığımızda tarih bir gün bunu yargılar. Şimdi değerli mücadele arkadaşlarım, biz eğitimin özüne sahip çıkıyoruz çünkü cumhuriyetin temelidir eğitim. O nedenle hepiniz çok tarihi bir sorumluluk üstleniyorsunuz. Çok değerli bir şey yapıyorsunuz.

HAK, HAKSIZLIKTAN YÜCEDİR

Ve sonunda şairin de söylediği gibi; Hak, haksızlıktan yücedir. Sevgi nefretten üstündür. Aydınlık karanlıktan güçlüdür. Çaresi yok, biz kazanacağız. Eninde sonunda bakın buna inanın. Eninde sonunda. Çünkü aydınlığı temsil ediyorsunuz. Çünkü sevgiyi temsil ediyorsunuz. Çünkü hakikatin peşindesiniz. Hakikatin, gazeteci arkadaşınız onu dedim. Gazetecilerle eğitimcilerin bir benzerliği vardır.”

Genel Başkan Özbay’a hediye paketi takdim edilen gecede, emekli öğretmenler, Mahir Ersöz, Nurdan Sert, Ziynet Uludağ, Veli Çakar ve Adem Kahraman’a da mesLEğe katkılarından dolayı plaket ve çiçekler verildi.

Eğitim-İş Zonguldak İl Başkanı Kamuran Çataklı, Bülent Ecevit Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Hasan Yücel Ertem, Zonguldak İlçelerinin Eğitim-İş Şube Başkan ve yöneticileri ile üyelerin aileleriyle katıldığı gecede yenilen yemekle birlikte çalan müzik eşliğinde eğlenildi.

Bu sayfayı yazdır

Bu haber 760 defa okunmuştur