Fikri KAPAN : BİRKAÇ TELDEN...

(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

BİRKAÇ TELDEN...

Şuradan başlamamın doğru olacağı kanısındayım.
   Dünkü, “Hey benim Sina Ağabeyim’ başlıklı yazımın içeriğinde, şöyle bir cümlem yer alıyordu:
   “…Hani mesleki tabirimizde ‘kıvırma’ deriz ya; birazcık öyle olmuş be Sina Ağabey!”
   Demokrat’tan Doğan (Gönüllü) aradı, cümle içinde yer alan ‘Kıvırma’ ifadesinin yanlış değerlendirilebileceğini söyledi. (Sanıyorum, bu ifadeye Sina Ağabey’de biraz üzülmüş.)
   İfadeyi, ‘Kıvırtma’ ile karıştıranların olabileceği varsayımıyla, konuyu tartıştık.
   Hemen belirtmeliyim ki, yazının tamamın ve başlangıç kelimelerine bakıldığında işin ‘mesleki kıvırma’, yani ‘geçiştirme, işin içinde çıkma’ türünde kullanıldığı görülmeliydi. Kaldı ki, bazı yazılarını benimsememiş olsam da, Sina Ağabey’e ‘Kıvırtma’ yada ‘kıvırtan’ şeklinde ifade kullanmam söz konusu olamaz.
   Zaten, yazımın devamında da şöyle diyorum:
   “…Hata insanlara mahsustur! Herkes hata yapabilir….”
   Demokrat’ın haberi ve Çıladır’ın köşe yazısına yönelik yaptığım yorumların arkasında durmamla birlikte, eğer bu ifadedeki yanlış anlaşılma üstat Çıladır’ı kırdıysa, özür dilerim.
   VAY KORSANLAR!..
   Bazen yazarız ya; kimin işine gelmediğinde, ‘vurun abalıya’ misali basın, yayın organları ile bu meslekten ekmek yiyenlere çatılır!
   Bugünlerde de, (muhatap kişi, söylemedim diyor da), basın kuruluşlarına bir de ‘korsan’ yakıştırması yapıldı!
   Kimlere korsan dendiği, bu türlerin ne iş yaptığı açıkça ortadayken, böyle bir yakıştırmanın, üstelik bir basın kuruluşu tarafından yapılması ise hiç de hoş değildi.
   Meslektaşlarımızdan bir çoğunun ‘gerektiğinde’ iğneyi kendimize batırmayı bildiğimizden, meslek içi sıkıntıları da iyi biliriz!
   Bu nedenledir ki, zaman zaman bir araya gelip, sorunları kendi içimizde çözmeyi yeğleriz!
   Çözemediğimiz asli konu ise; okulu olan gazeteciliğin, çıkarılıp, yayınlanmasında ise istenilen yaptırımlar çok hafiftir!
   Tahsilin ne olursa olsun, bir-iki evrak ve bir dilekçe ile birlikte, resmi makamlara müracaatını yaptıysan, oluverdin gazete sahibi, (hatta gazeteci!)
   Üzerinde hassasiyetle duruyorum ki; bir-iki evrak ve bir dilekçe ile birlikte, resmi makamlara müracaatını yaptıysan!..
   Şu da çok iyi bilinmeli ki, bırakın izinsiz gazete çıkarıp, dağıtmayı, bülten bile yayınlamanın yasak olduğu ülkede, ‘korsan gazeteden’ bahsetmek ne ki?!
   Bu üslup, meslekte her ne kadar sıkıntılı dönemler yaşıyor, geçiriyorsak dahi kimseye hak değil!
   Kimin, varsa bir derdi, çıkar ortaya konuşur!
   Eğer geçmişi hatırlatmaya çalışacaksak, o kadar çok konu çıkar ki!
   Öyle ‘çamur at, izi kalsın’la bu işler olmaz!

   ABONELİK MESELESİ
   ‘Korsan’ ifadesinin yer aldığı konunun özünde, Ereğli’deki iş dünyasından bazılarının, “gazetelerin çokluğunu” bahane ederek, her önüne gelenin fatura kesip, gönderdiğini dile dolamış!
   İşadamı Şemsi Durdu arkadaşımız gibi…
   1980’li yılların başlarından tanıdığım ve her zaman da saygı ve sevgiyi aramızda paylaştığım Durdu’nun konu ettiği bu sıkıntı; evet…Var!..
   Bundan elbette en çok rahatsız olan ve olması gerekenler de bizleriz!
   Ancak, Durdu’nun, vereceğim şu örnekle haklı olmadığını savunabilirim!
   Ticaret yaptığı bölgede düzenlediği onlarca etkinlik öncesi ‘canım kardeşim, arkadaşım, ağabeyim!..”diyerek kucakladığı, kimisine ayrıcalıklı davrandığı (ki olabilir) basın mensuplarının yayın organlarında geniş demeçleri, boy boy fotoğrafları ile yayınlanırken bu şekilde konuşmuyordu!
   Üstelik, hiçbir yayın kuruluşunun da, kendisini zora sokacak şekilde abone faturası kestiğini, keseceğini sanmıyorum.Eğer böyle bir sıkıntısı varsa, düzenlesin bir basın toplantısı, döksün eteğindeki taşları, biz de konuşalım!
   Şemsi arkadaşıma bir önerim var: İstersen bir süre basından uzak kal, daha fazla yıpranma!..
   Çünkü senin gibi işadamları, yapacağı yatırımlarla bu memlekete lazım olacak!

22.01.2008 10:03:50

Bu yazı 1529 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız