(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

PROF. DR. KENAN ZİYA TAŞ: SÜLEYMAN PAŞA VE EREĞLİ

Recep ÇETİN

26 Mart 2016’da Kocaeli Belediyesinin düzenlediği “GAZİ SÜLEYMAN PAŞA VE KOCAELİ TARİHİ” adı verilen sempozyuma katıldım. Sempozyumun ana konusu Orhan Gazi’nin oğlu olan Süleyman Paşa idi. Hayatı ve Anadolu’daki izleri üzerinde birçok akademisyen bu sempozyumda konuştu. Bunlardan sadece biri de Prof. Dr. Kenan Ziya Taş idi. TAŞ’ın sempozyumdaki bildiri konusu “SÜLEYMAN PAŞA’NIN KUZEY BATI ANADOLU’DAKİ İZLERİ” idi.

Ereğli’de Orhan Gazi ve onun oğlu Süleyman Paşa’nın izlerini aramamamız hasebiyle, doğal olarak konu ilgimizi çekti. Çünkü Kdz Ereğli’deki bir camimizin Osmanlı dönemindeki adı Sultan Süleyman Camii iken, bu sempozyumda Ereğli’deki camimizin ya da başkaca Süleyman Paşa izine-bilgisine ulaşabilir miyiz düşüncesiyle İzmit TheNessHotel’deki sempozyuma katıldık.
Sunumlar sonrasında Sayın Kenan Ziya Taş Hocamızla, Ereğli’nin Orhan Gazi dönemine dair izleri-eserleri üzerinde bilgi alış verişinde bulunduk. Zaten bu eserlerden bir kaçının, Sayın Taş’ın doktora tezinde bulunduğunu da biliyorduk.

(Katıldığımız sempozyumda, “İLK OSMALILAR” “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600)”adlı eseriyle Osmanlının ilk dönemleri hakkında bilgiler sunan Prof. Dr. Feridun M. Emecenhocamızı da dinledik.)
Sayın Taş’ın“16.YY’DA BOLU SANCAĞI” adlı çalışmasında Ereğli’deki Sultan Orhan Camii ve Kilise nam-ı diğer Sultan Süleyman Camii hakkında şu belge ve bilgi bulunmaktadır:
-“ORHAN BEY CAMİİ: Ereğli’deki bu camii Orhan Bey yaptırmış, camiin kayyımlığına yevmi iki akça, mum bahasına bir akça olmak üzere toplam 1117 akçalık bir gelir kasabanın iskelesinin gelirlerinden vakfedilmiştir. (Kaynak: KK TD 547, v.214a.)”
-“KİLİSE CAMİİ:Bendereğli Nahiyesindedir. Müezzinine yevmi üç akça vazife verilmiştir. (Kaynak: KK TD 547, v 214a.”) - R.Ç: Bu tarihi eser hakkında Osmanlı Arşiv belgelerinden çeşitli bilgiler alınabilmektedir. Bu Caminin adı, bahsedilen belgelerinde KİLİSE CAMİİ nam-ı diğer SULTAN SÜLEYMAN CAMİİ diye belirtilmektedir.
(Bakınız: http://www.ereglihakimiyet.com/yazarlar.asp?id=1584)
Osmanlı arşivlerinden tespit ettiğimiz başka bir belgede şu bilgiler de bulunmaktadır: “Tarih :03/M /1147 (Hicrî) M-173O Dosya No :498 Gömlek No :25166 Fon Kodu: C..EV.. Benderkili''''de Orhan Bey''''in bina eylediği camiye müezzin tayini… Mûcebince tevcih olunmak buyuruldu.3 M. [1]147 MİLADİ-1730.. Der-i devlet-mekîne arz-ı dâ‘î-i kemîne budur ki,… Bendereğli Kasabasında vâki‘ Orhan Bey’in binâ eylediği câmi‘-i şerîfeBendereğlimukâta‘ası malından almak üzere yevmî üç akçe vazîfe ile müezzin olan el-HâcMehmed fevt olup..”
(Bakınız: http://www.ereglihakimiyet.com/yazarlar.asp?id=1615)

Yukarıda, 1500’lü yıllarda “Kilise Camii” olarak belirtilen Cami’nin, Osmanlı Arşiv Belgelerindeki diğer adının Sultan Süleyman Camii olduğunu belirtmiştik.. Bu isim, Ereğli’nin Osmanlı idaresine geçmesini sağlayan Orhan Gazi’nin kahraman oğlu olan Süleyman’a atfen verilmiş bir isim diye düşünmekteyiz. Bu yönde, Bolu Salnamesinde de bilgi mevcuttur. Ereğli’de büyük bir mahalle olan (Sultan Süleyman) SÜLEYMANLAR Mahallesinde de bu isim hala yaşatılmaktadır. Bu mahalle, Sultan Orhan Mahallesi ile beraber, Ereğli’nin (tarihi çok eskilere giden) iki mahallesinden biridir.
Şimdi bu yazımız sonunda, Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ Hocamızın, bahsettiğimiz sempozyumda sunduğu metni paylaşmak istiyorum. Paylaşım iznini veren Prof. Dr. Kenan Z. Taş’a saygılarımı sunarım. Sempozyum metninin özellikle son paragrafı, EREĞLİ’mizin tarihine atıf taşır:

GÂZİ SÜLEYMAN PAŞA’NIN KUZEY-BATI ANADOLU’DAKİ İZLERİ
Kenan Ziya Taş*
Velâyet gösterüb halka suya seccâde salmışsın
Yakasın Rum-ili’nin dest-i takva ile almışsın
Şeyh Mahmud
Süleyman Paşa, klasik Osmanlı kaynakları ve buna dayalı araştırmaların birçoğunda, Orhan Gazi’nin (1324-1362), Yarhisar tekfurunun kızı olan Nilüfer (Holofira) Hatun’dan olan büyük oğlu olarak gösterilir. Ancak diplomatik kaynaklardan Mekecevakfiyesindeki kayda nazaran annesinin, Orhan Bey’in amcası Gündüz Bey’in (Akbaşlu) kızı Efendizâde olması daha muhtemeldir.Muhtemelen 1310 tarihinden daha önce doğmuş ve 1357 sonbaharında da ölmüştür. Paşa olarak nitelendirilmesi ise onun kardeşlerinin en büyüğü olması ile ilgilidir.
Tarihlerde Rumeli fatihi olarak şöhret bulmakla beraber onun faaliyetlerinde Osmanlı Devleti’nin Anadolu’daki ilk kuruluş coğrafyasında yaptığı fetihler önemli yer tutar. Bu çerçevede biz bu tebliğde Süleyman Paşa’nın Kuzey-batı Anadolu’da faaliyetlerine dair bize ipucu veya bilgi veren kayıtlar üzerinde duracağız. Bu kayıtlarda Kuzey-batı Anadolu’nun önemli bir kısmını işgal eden 16. Yüzyıl Bolu Sancağı hudutları dâhilindeki coğrafi mekânı esas alacağız. Bu konuda da bize Osmanlı arşivinin en mühim külliyatlarından olan Tahrir Defterlerinde Bolu Sancağı Evkâf defterlerine müracaat edeceğiz. Buna göre bu bölgenin tarihi coğrafyası için şu kısa bilgiyi vermekle yetinelim. Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminden itibaren idarî bir birim olarak varlığını sürdüren Bolu Sancağı; Kuzeybatı Anadolu’nun, daha açık bir ifadeyle batıda Sakarya mansabından başlayıp doğuda Sinop’a kadar uzanan ve Karadeniz kıyıları ile hinterlandının önemli bir kısmını kaplayan coğrafya parçası üzerinde yayılmaktadır. Bizans kaynaklarında kadîm zamanların ifadesi ile Bitinya ve Paflagonya adı verilen bölgede, Osmanlı devrinde Kocaeli, Hüdavendigâr, Bolu, Çankırı ve Kastamonu sancakları bulunmaktadır. Görüldüğü üzere XVI. yüzyılda Bolu Sancağı’nın kapsadığı alan, önemli büyüklükte bir yer işgal etmektedir. Ele alınan dönemde Bolu Sancağı, bugünkü siyâsî ve idarî coğrafyamıza göre Bolu, Düzce, Zonguldak, Bartın ve Karabük olmak üzere ayrılan beş ilin tamamını içine alan bölgeyi de ifade etmektedir.

Bu tarihi ve coğrafi mekân üzerinde tebliğe konu olan Süleyman Paşayı ilk defa Gerede hâkimi olarak görüyoruz. Bu hâkimiyetin 1330’lu yıllara tesadüf ettiği anlaşılmaktadır. Ancak burada Osmanlı tarihlerinin verdiği bilgiler çok açık değildir. Burada Candaroğlu Süleyman Bey ile Süleyman Paşa karışmış görünüyor. Yine aynı dönemde İznik’in alınmasında da önemli bir rol oynamıştır. Bu yöre o tarihlerde Vilayet-i Orhan şeklinde adlandırılan idari birime dahildi. Bütün bu bilgiler yukarıda da işaret ettiğimiz üzere ilk Osmanlı tarihleri Aşıkpaşazâde, Neşri, Oruç Bey ve diğer anonim Osmanlı tarihleri -ki çoğu Süleyman Paşa’nın yaşadığı tarihten yüz sene sonra ortaya çıkmıştır- Süleyman Paşa’nın İznik’in alınmasındaki (1331) rolü ve İzmit’in fethinden (1337) sonra Taraklı, Yenice, Göynük, Mudurnu’nun onun tımarı olduğunu ifade ederler. Konuralp, Akçakoca gibi meşhur serhad beylerinin vefatları dolayısı ile onların vilayetleri sancak yolu ile Süleyman Paşa’ya verilmiştir.

Karasi vilayetinin alınmasında (1345) esas rolü oynayan Süleyman Paşa, Aydıncık (Edincik), Biga ve Lapseki’yi bizzat zapt ettiği anlaşılmaktadır. Bu fetihler daha sonra Bizans’a ve bilhassa Balkanlarda girişilen faaliyetlerde üs olarak kullanılacaktır.

Kuruluş dönemi Osmanlı fetih hareketlerinin en dikkate değer taraflarından biri de dönemin ileri gelen askeri önderlerinin (Alp) kumandaları altında fethettikleri yerler kendilerinin idari tasarrufuna bırakıldığı gibi bu yerler onların adları ile de anılırdı. Akçakoca, Konuralp, Köse Mihal, Aktemur ve diğer Osmanlı ileri gelenlerinin ele geçirdikleri ve kendi isimleri ile anılan iller kendisin, babasının uygun görmesi ile İznikmid / İzmid’e sancakbeyi tayin edilmesi ile merkezi bir hal almıştır. İl teşkilatına dâhil ettiği ilk kale-kasabalar ilk devir Osmanlı tarihçilerinin de vurguladıkları gibi Taraklı, Göynük, Mudurnu’dur. İkinci hamlede bunlara ilave olarak Bolu, Çağa, Mengen, Devrek, Gerede, Dörtdivan eklenmiştir. Orhan Bey’in Karası’yı ilhak etmesi ve İzmid beyi olan oğlu Süleyman Paşa’yı oraya göndermesi üzerine “Süleyman Paşa İli” artık tarihi hareketliliğini şehzade ve çevresi açısından kaybetmiştir. Enver Konukçu’nun “Süleyman Paşa” adlı monografik eserinde “Süleyman Paşa İli” olarak adlandırıp sınırlarını veya yayıldığı coğrafi mekânı tasvir ederken bugünkü adlandırmaları da ihtiva edecek şekilde şu yerlerin adını vermektedir: Âyan (Sapanca), Beşköprü, Akyazı, Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Bolu, Çağa, Gerede, Konrapa, Akçaşehir (Akçakoca), Nallıhan, Beypazarı.
Adlarını zikrettiğimiz bu yerlerden Mudurnu, Çağa, Gerede, Konrapa ve Akçaşehir 16. Yüzyıl Tahrir kayıtlarına göre Bolu sancağına bağlıdır. Akçaşehir (bugün Düzce’nin Akçakoca ilçesidir ) dışındakiler hem kaza hem de nahiye merkezidir. Bu merkezlerin vakıf kayıtlarında Süleyman Paşa zikredilmektedir. Ancak bu kayıtlara göz attığımızda gerek Osmanlı hâkimiyetinden önceki dönem olan Candaroğulları’na gerekse Osmanlı dönemi için olsun şu ifadelerle karşımıza çıkarlar: Candaroğulları zamanında kurulan veya mevcut olan vakıflar, kaynağımız olan evkaf defterine kaydedilirken "...''dan nişanı vardır" gibi ifadeler kullanılmıştır. Osmanlı hâkimiyetinin tesisinden sonra vakfın devam ettiğini göstermek için ise, padişahın adı zikredilerek "vakfı mukarrer tutmuş" veya "nişan vermiş" ifadeleri kullanılmıştır. Fakat burada aşağıda örneklerini verdiklerimizde görüleceği üzere ve yine yukarıda belirttiğimiz gibi Osmanlı Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa ile Candarlı Şemseddin Yaman Candar’ın oğlu I. Süleyman Paşa’yı (1309-1339) birbirinden ayırabilmek güçtür. İlave olarak daha zayıf bir ihtimal ile de olsa bu kayıtların bazılarındaki Süleyman Paşa’nın yine Candaroğlu beylerinden II. Süleyman Paşa (1384-1392) olması da imkân dâhilindedir.

Vakfın Candaroğullarına ait olup olmadığına da bu isimlere ve aralarındaki yazılış veya hitap tarzlarındaki farklara bakılarak karar verilmiştir. Bununla beraber defterdeki pek çok vakfın daha Candaroğulları zamanında mevcut olduğuna işaret eden farklı ifadeler de söz konusudur. "... evvelden vakıf olagelmiş" ve "....kafirînkavldutalıdan beri vakıf" gibi ibareler, böyle vakıfların varlığını göstermektedir. Bu kayıtlar arasında bir de Emir Süleyman’la irtibatlı kayıtlar da görülmektedir. Bu kayıtlardaki Emir Süleyman’ın Yıldırım Bâyezid’in oğlu Süleyman Çelebi’ye ait olduğu açıktır. Burada “Emir” unvanı devletin birinci elden resmi belgesi olan tahrir kayıtlarına da bu şekilde geçmiş olması, Süleyman Çelebi’nin iktidarına bakışı da yansıtır. Onun Padişah olarak kabul görülmediğinin açık bir delilidir.
Yukarıda ifade ettiğimiz anlayış istikametinde bu belge metinleri hem metin dili hem de metinde zikredilen isimlerin kronolojisi itibariyle ele alındığında hem Osmanlı hem de Candaroğullarıiçin daha ayrıntılı bilgiler bulacağımız açıktır. Bu daha farklı bir çalışmanın konusu olacaktır.
Tahrir defterindeki vakıf kayıtlarından hareketle daha önce yaptığımız bir çalışmada bu vakıf kayıtlarının birçoğunu Candaroğulları vakıflarından olabileceğini kabul etmiştik. Ancak bu kayıtlara daha dikkatle nüfuz edildiğinde ihtiyat kaydımızı düşerek belirtelim ki Candarlı Süleyman Paşa kastedildiğinde “Candaroğlu” ibaresi zikredilmektedir. Buna dair çarpıcı örnek kayıtlarımız ve çözümlerini aşağıda veriyoruz.
TD 547, v. 100b-101a: Karye-i Karabük’deÂrif Şeyh’in DevletşehDivânı’ında altı muddluk vakıf yeri vardır CandaroğluBâyezidBeg’den ve Süleyman Paşa’dan be Bâyezîd-i Hüdâvendigâr’dandeyumukayyed der-defter-i ‘atîkhâliyyen Hızır ve Seyfi ve Ârifkısmetlik (?) üzere mutasarrıflardır bâ-beraât-ı cedîd-i ‘âlîşân.
Bu ilk kayıttaki ifadelerde geçen isimlere baktığımızda Osmanlı tarihlerinde Kötürüm lâkabıyla anılan CandaroğluBâyezîdBeg ve oğlu II. Süleyman Paşa kastedildiği ve Bâyezîd-i Hüâvendigâr’ın da Sultan II. Bâyezid (1481-1512) olduğu açıkça anlaşılıyor.
Diğer kayıtlar:

TD 547, v. 102b-103: Karye-i Kızılbel’deAşıkluEmreoğluSegid(?) Şeyh’in elli muddluk yeri vardır kadimî mülk-i ıssı Candaroğlu Süleyman Paşa’dan ve merhûmBâyezîd-i Hüdâvendigârnişânıylazâviyeye meşruttur üç çiftlik yer imiş deyumukayyed der-defter-i’atîkhâliyyen Osman ve Veli Derviş mutasarrıflardır bâ-berât-ı cedîd-i ‘âlişân.
TD 547, v. 148ab: Karye-i ArıdDivânı’nda Dedeoğlu Ömer Seydi’nin on muddluk yeri var vakıf Candaroğlu Süleyman Paşa’dan ve İbrahim Beg’den ve İsfendiyârBeg’denTekyedâr’dırBâyezîd-i Hüdâvendigâr’dan ve pâdişâhımız hazretlerinden berâtları var görülüb deftere sebt olundu deyumukayyed der-defter-i ‘atîk hâlen MahmûdFakîh mutasarrıf bâ-berât-ı hümâyûn.
TD 547, v. 280b: Karye-i Gövemözü’nde Şeyh Şirin vakfı kim merhûmûn-i vâsılûn ilâ-rahmetullahite’âlâ Süleyman Paşa ve SultânMehemmed b. Bâyezîd Hân ve Murâd Hân b. Mehemmed Hân ahkâmlarıyla vakfolmuşdeyumukayyed der defter-i’atîkhâliyyenZülfikâr mutasarrıf bâ-berât-ı cedîd-i ‘âlîşân.
TD 547, v. 94b: Karye-i BelencikDivânı’ndaİmâm İvaz Fakih’in on beş muddluk yeri vardır Rahmân-yeri dirlervakıfdır mülk-i ıssı Candaroğlu Süleyman Paşa’dan deyumukayyed der defter-i’atîkhâliyyenPîrî Fakı ve Mehemmed Fakı mutasarrıflar bâ-berât-ı cedîd-i hümâyûn.
TD 547, v. 94a: Karye-i Tennur(?) Divânı’nda Yeni Beg Şeyhoğlu MesûdFakih’in yedi muddluk yeri vakıfdırCandaroğlu İskender Beg’den elinde BâyezîdHüdâvendigârnişânıyladeyumukayyed der defter-i’atîkhâliyyenhaliyyen.
TD 547, v. 68a: Karye-i İmirce-kanklusu’nda İbrahim Fakı oğlu Fazlullah’ın sekiz muddluk vakıf yeri vardır OrhânBegnişânıylaimâmetiçün Süleyman Paşa nişanıyla ‘öşrün imâmaviredeyumukayyed der-defter-i’atîkhâliyyenAbdoni(?) Fakı ve Emrullah Fakı ve Çırak(?) ve Abanu(?) Fakı ve Teberrük ve Çarullah(?) ve Cafer mutasarrıflar bâ-berât-ı cedid-i âlî-şân.
TD 547, v. 262b: Karye-i AbandHâlidşeyhoğluİsâ Şeyh’in on muddluk yeri vardır vakıf Süleyman Paşa nişânıyla ‘öşrünü Fınducak’daŞu’ayb-oğlu zâviyesinevirürlerdeyumukayyed der-defter-i’atîkhâliyyen ‘öşrünü imâma verirler deyumukayyed der-defter-i’atîkhâliyyenimâm olan Şaban Fakı mutasarrıf berât-ı cedîd-i ‘âlîşân.
Seçilmiş örneklerini sunduğumuz bu kayıtların dışında yalnızca Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa adının zikredildiğini varsaydığımız kayıtlar göz önüne alındığında, fark etmediğimiz ve gözden kaçanlar istisna edildiğinde, bütün Bolu Sancağı dâhilinde toplam kırk üç vakıf kaydı bulabildik. Bu kayıtlara nazaran Süleyman Paşa’nın Bolu sancağı dâhilindeki nüfuz veya tesir sahası hakkında daha farklı ve yeni bilgilere ulaşabildik. Bu kayıtları tasnif ettiğimizde,

1- İmâmet ve Hitâbete 2- Zâviye ve Tekye’ye 3- Medrese Vakıfları
4- Köprüye ve Kervansaraya 5-Cüz Okumaya ve Kur’an Tilavetine 6- Evlada
7- Ciheti Açıkça Belli Olmayan Vakıflar, olduğunu görüyoruz.
Bu vakıf kayıtlarına göre “Süleyman Paşa İli” olarak belirtilen birim dâhilinde 16. Yüzyıl Bolu sancağının Mudurnu, Çağa, Gerede, Konrapa ve Akçaşehir (Akçakoca) gibi beş merkezinin haricindeki kaza veya nahiyelerinde de Gâzi Süleyman Paşa’nın izleri görülüyor.Bu nahiye ve kazalara Taraklıborlu, Yedidivan, Ulus, Kıbrus, Hızırbegeli, Ereğlü’yü de ilave edebiliriz. Böylece Kuzey-batı Anadolu’nun büyük bir kısmını içine alan 16. Yüzyıl Bolu Sancağı’nın on altı nahiye ve kazasının on iki tanesinde Gazi Süleyman Paşa’nın izlerini bulabiliyoruz.
DİPNOTLAR:
* Prof. Dr. Balıkesir Üniversitesi kztas@hotmail.com
1- Mevlid şairi Süleyman Çelebi''nin dedesi dir .Muhyiddin Arabi’nin Füsûs’unu şerh ettiği ve Osman Gazi’nin kayınbiraderi olduğu rivayet edilir. Necla Pekolcay, “Süleyman Çelebi (Süleyman Dede)”, MEB İA, C. 13, s. 177 (176-179).
2- Âşık Paşa-zâde AhmedÂşıkî, Tevârîh-i Âl-i Osmân, neşr. Âlî Bey, Matbaa‘-i âmire, İstanbul 1332, s. 17. Kepecioğlu Osmanlılarda, evlatlarına baba ve annelerinin adlarını koymanın bir adet olduğunu belirterek Süleyman Paşa’nın kızına Efendizade adını koyması ve Orhan Gazi’nin de Eftendize isimli bir eşinin olması sebebiyle, Süleyman Paşa’nın annesinin Nilüfer hatun değil de Eftendize hatun olabileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerektiği kanaatini taşımaktadır. Bk. Kepecioğlu, Kâmil, Bursa Kütüğü, I-IV, Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi, Genel no. 4519-4522, c. IV, s. 193.
3- Feridun Emecen, “Süleyman Paşa”, TDVİA, C. 38, s. 94, 95 (ss. 94-96)
4- Süleyman Paşa hakkında kaynaklar, yapılan araştırmalar ve faaliyetleri ile ilgili monografi için bkz. Enver Konukçu, Kocaeli’nin İlk Osmanlı Yöneticisi Süleyman Paşa, Kocaeli, 2009, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi
5-Bolu sancağı ve dönemin kaynaklarına dair daha geniş ve ayrıntılı bilgi için bkz. Kenan Ziya Taş, Osmanlı Döneminde Bolu, Bolu-Düzce-Bartın-Karabük-Zonguldak-Çankırı, İstanbul, 2016, İdil Yayıncılık
6- Emecen, Süleyman Paşa, s. 94.
7- Emecen, Süleyman Paşa, s. 94.
8- M.C. Şehabettin Tekindağ, “ Süleyman Paşa”, MEBİA, C. 13, s. 190 (ss. 190-194; İbn Kemâl, Tevârih-i Âl-i Osman, yayına hazırlayan Şerafettin Turan, TTK Basımevi, II. Defter, Ankara 1991, s. 28; Âşık Paşazâde, a.g.e., s. 43; Neşrî, a.g.e., c. I, s. 163; MehmedNeşrî, Kitâb-ı Cihan-nümâ, hazırlayanlar Faik Reşit Unat – Mehmed Altay Köymen, TTK Basımevi, c. I, Ankara 1949, c. I, s. 151, 163,
9- Konukçu, Süleyman Paşa, s. 153.
10- Kenan Ziya Taş, 16. Yüzyılda Akçaşehir (Akçakoca)”, …
11- Candaroğulları Beyliğinin başında bey olarak hüküm sürenlerin kabulünde; Yaşar Yücel, XIII ve XIV. Yüzyılda Kuzeybatı Anadolu Tarihi ÇobanoğullarıCandaroğulları Beylikleri, Ankara, 1980; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Ankara, 1980, s. 121-147, adlı eserlerdeki tespitler esas alınmıştır.
12- TD 547, v. 143b. . “Ulus''ta Hacı İvaz Fakih yeri denilen ve 438 akça geliri olan yer vakıf olup, İbrahim Beg ve Emir Süleyman mektupları ile imamete meşruttur”
13- Kenan Ziya Taş, “Bolu Sancağı’ndakiCandaroğulları Vakıfları”, OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi), Sayı 4, (Ankara 1994), s. 363-374.



9.08.2016 17:54:33

Bu yazı 2596 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (0)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )



Şu anda 10 kişi online
Toplam ziyaret : 76.186.085

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
YAZIK DEĞİL Mİ MEMLEKETE!!!


Devamını oku »

22.04.2024 09:17:43 tarihinde yazıldı
397 kez okundu

SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
700 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

EMİN ELLERDE OLUNCU..!


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1912 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
567 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri