(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

“SULTAN ORHAN’DA BAYRAM SABAHI”

Recep ÇETİN

 

Şair Yahya Kemal Beyatlı’nın SÜLEYMANİYE’DE BAYRAM SABAHI adlı şiirini bilirsiniz. Bir bölümünü hatırlayalım:

Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!

Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.

Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması yolunda olağanüstü çabalarını gördüğümüz ORHAN GAZİ’nin de niyeti, “Anadolu gök kubbesi altında hoş bir sâdâ bırakmaktı”. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi Sultan Orhan’ın; Ereğli’de ve Alaplı’da birçok eseri ve emeği bulunmaktadır. Sadece Ereğli-Alaplı ve köylerinde değil; Yığılca-Akçakoca-Konuralp-Düzce-Bolu-Sakarya-İzmit üzerinde çok sayıda eser bıraktığını Osmanlı arşivleri üzerinden görebilmekteyiz. Dönemin EREĞLİ’deki en önemli izi-sembolü-eseri de “ORHAN GAZİ CAMİİ”dir. (Bu cami hakkında bilgi almak için daha önceki yazılarımız tekrar incelenebilir.)

Bugün bize düşen, bu kişilere bu eserlere, bu mirasa sahip çıkmaktır. Bu kişilere ve eserlere ahde vefa hisset(tir)mektir.

Belki de bu vefanın bir örneği olarak; Yahya Kemal’in SÜLEYMANİYE’DE BAYRAM SABAHI adlı şiirine atfen, bir Ereğlili kardeşimizin yazacağı SULTAN ORHAN’DA BAYRAM SABAHI adlı şiirini okumak ve geleceğe bırakmak ne güzel olurdu değil mi?..

***
Sultanahmet’te, Eyüp Sultan’da, Süleymaniye’de Bayram Namazları geleneği var da Ereğli’deki Sultan Orhan’da neden böyle bir gelenek oluşturulamadı acaba diyenleriniz olabilir.. Neden böyle tarihi bir camide, Diyanet İşleri Başkanı hutbe vermedi acaba diyenleriniz olabilir. “Bu sorular bugüne kadar neden sorulmamış”ı geçip, bu soruların cevabına dair bir adım atmakla da bir hayırlı gelenek başlatılmış da olabilir. Bu konuda Ereğli Müftülüğü mü ya da başka kişi ya da kurumlar mı ilk adımı atar, bunu bilmiyoruz.

***
Bugünlerde İSTANBUL AYASOFYA’sında sızılar yaşanıyor. Yeniden asli hüviyetine kavuşması (ibadete açılmaya) bekleniyor. İstanbul AYASOFYA’sı Kontantinus tarafından tarafından 360 yılında inşa edilmiştir. Bu ilk Ayasofya, Konstantinopolis Patriği Aziz Yohannes Khrysostomos döneminde yaşanan bir halk isyanı ile yakılmıştır. Roma İmparatoru Arkadius’un ölümünden sonra tahta geçen oğlu II. THEODOSİOS 415 yılında mimar Ruffinas’a yeni bir kilise(Ayasofya) inşa ettirmiş ancak bu kilise yapısı da 13 Ocak 532’de ortaya çıkan (zafer) NİKA İSYANI ile ikinci defa yıkılmıştır. Şehri de yıkan yakan halk, kutsal mekanları olan Ayasofya’yı da yakmıştır. Ayasofya; (üçüncü kez) Justinyanus döneminde 537 yılında yeni ve görkemli haline kavuşmuştur. AYASOFYA muhteşem bir törenle ibadete açıldığı gün, İmparator Justınyanus’un; (Kudüs’teki Süleyman Tapınağına atıfta bulunarak) “EY SÜLEYMAN SENİ GEÇTİM” diye gururla haykırdığı belirtilir.

Yukarıda II. Theodosios döneminde 415’te İstanbul-Ayasofya’sının ikinci kez inşa edildiğini belirtmiş idik. Kaynaklardaki ifadelere göre; II. Theodosios’un (bir deprem sonrasında) Ereğli’ye geldiği ve kiliseler inşa edilmesini sağladığı belirtilir. Hatta, John Freely’nin belirttiğine göre “Ereğli’deki AYASOFYA Kilisesi yani SULTAN ORHAN CAMİİ (yine aynı dönemde) II. Theodosios döneminde inşa edilmiştir.


***

Ereğli’deki Orhan Gazi Camii, (yukarıda belirttiğimiz gibi) M. S. 400’lü yıllarda Ayasofya Kilisesi adıyla inşa edilmiş tarihi bir yapı. İstanbul’daki Ayasofya ise M.S. 500’lü yıllarda inşa edilmiş bir yapı.

Ereğli’deki Ayasofya, 1300’lü yılların ortalarına kadar (yani 900 yıl kadar) kilise olarak hizmet verirken; İstanbul’daki Ayasofya da 1453’teki İstanbul’un fethine kadar (yine 900 yıl kadar) kilise olarak hizmet ifa etmiştir.

İstanbul’daki Ayasofya, fetihten müze oluncaya dek (1934’e kadar) 480 yıl kadar Cami olarak görev ifa ederken, Ereğli’deki Ayasofya, 650 yıldan fazla Cami olarak görev ifa etmiştir.

***
Bu cümlelerdeki amaç, Ereğli’nin ve Orhan Gazi Camii’sinin ‘tarihin içindeki önemine ve ruhuna sahip çıkılmasını’ anımsatmaktır.

Biliyoruz ki; 1920’lerde Ereğli işgal edildiğinde, (maddi ve manevi) “düşmana yönelik taarruz hazırlıkları” Sultan Orhan Camiinde yapılmıştı.

***
ELİF ŞAFAK VE AYASOFYA: Yazar Elif Şafak, CNN Türk''te Hakan Çelik''in sunduğu hafta sonu programına konuk oldu. Elif Şafak sunucu Çelik''in, "Ayasofya bir dönem katedral bir dönem cami oldu. Şimdi cami olmasını isteyenler var. Bunu nasıl görüyorsun?" sorusuna cevap verdi. Sözüne “FİKRİM BİRÇOK İNSAN UÇUK GELEBİLİR” diye başlayan Şafak, "Kendi taleplerini yükseltirken birçok insan tarihe dikkat etmiyor. Halbuki ülkeler ne zaman güzel ilerleyebiliyorlar, bir süreklilik duygusu içinde oldukları zaman. Bizde ise hep kesitler var hep kopuşlar var. Şimdi Ayasofya tarihi boyunca evet kilisede olmuş cami de olmuş müze de olmuş. Bana göre biliyorum birçok insana çok uçuk gelebilir bu fikir, doğrusu yapılacaksa illa yeni bir düzenleme yapılacaksa o zaman kilise de, cami de, müze de olabileceği şekilde yapılmalı bu düzenleme" dedi.
Elif Şafak’ın bu önerisine benzer ifadeleri Ereğli’de de benimseyenler ve şirin bulanlar olduğunu (daha önceki bazı istişarelerimden) biliyorum. Ama o zaman fethedilen yerlerdeki en büyük kiliselerin camiye dönüştürülmesi ve bu şekilde fethin sembolü özelliğini taşıması (Osmanlı’nın felsefesi bu) durumu, akamete uğramış olmaz mı??. Yani Şafak’ın teklif ettiği bu durum; bilinmeli ki “Ne İsa’ya Ne Musa’ya” yarayan bir sonuç olmayacaktır. Bu deyimin açıklaması için “ekşi sözlük”te şu açıklamayı da gördüm: “Araf’ta kalmaktır. Bu yüzden de yalnızlıkların en korkuncudur”. Sonra da ARAF kelimesi dikkatimi çekti, çünkü Elif Şafak’ın bir kitabının adı da ARAF. Bu kitabın tanıtım yazısındaki şu ifade de dikkatimi çekti: “Elif Şafak, cinsel/etnik/dini, tüm çarpılmışlıklarıyla aklımızdan çıkmayacak bir günümüz Amerikası tablosu çizmiş. Kaçık, hüzünlü, bilge ve inanılmaz komik romanı insanın damağında acı-tatlı bir lezzet bırakıyor”. Bu ifadelerin Amerikalı Yazar FERNANDA EBERSTADT’a ait olduğu da belirtiliyor.
***
İçinde bulunduğumuz günler çetin geçiyor. Birkaç ay içinde yüzlerce şehit verdik. Anadolu yine ağlıyor. Yaşadığımız coğrafyanın en hazin gerçeği “ağlamak”.. Analar ağlamasın diye niyet edildi ama coğrafyamızın kaderi maalesef değişmedi ve değişmeyecek gibi.. Hani birileri ne demişti: “Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülke!”..
Yani MESELE, O-BU-ŞU DEĞİL, MESELE RECEP-ŞABAN-RAMAZAN DEĞİL. MESELE RECEP-ŞABAN-RAMAZAN KİŞİ VE RUHUNUN BU TOPRAKLARDAKİ VARLIĞI.
MESELE TÜRKİYE..
MESELE BU TOPRAKLARDAKİ BİZİM VARLIĞIMIZ.
SİZ ZATEN BUNU BİLİYORSUNUZ.!

***

Şair M. Akif; “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez" diye yazmıştı ama tefrika günümüzde hiç boş durmuyor. Şair A. N. Asya’nın NAAT’inde dile getirdiği gibi: -“Biz dünyadan nereye
göçelim ya Muhammed?
–Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet - Altın devrini yaşıyor...
-Diller, sayfalar, satırlar
- “Ebu Leheb öldü” diyorlar.
-Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
-Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor!”

***
Vatanımız uğruna kendilerini siper eden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Bize emanet ve miras olarak verilen bu vatanı, sonsuza dek koruyabilecek nesiller yetiştirebilmemizi ümit ve niyaz (dua) ederim.

***

Önümüzdeki Salı günü RAMAZAN BAYRAMI başlıyor.

O BAYRAM GÜNÜNDE; Milletvekillerimizle, Belediye Başkanlarımızla, Devlet Erkânımızla bir bayram namazında bile olsa, birlik ve beraberlik mesajı sunulabilse istiyor insanlarımız. Bu çatışma bitsin istiyor insanlarımız… Bunun için en güzel günler, bayram günleridir. İşte bu birlik için - bu tek ses için - bu tek fotoğraf için, tüm Müslümanların özel önem atfettiği BAYRAM NAMAZI neden olmasın ki…

Hatta; tarihi - ma’nevi ve sembolik değeri olan EREĞLİ SULTAN ORHAN CAMİİ neden olmasın ki!..

**RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN.. **

NOT: Bu yazıyı 22.09.2015 yayınlamış idik. Önemine binaen (bazı eklemelerle) tekrar yayınlamış olduk.
**********************************************
İYİ BAYRAMLAR…

“Büyüklerin ellerinden
Küçüklerin gözlerinden
Suriye’nin toprağından
Bosna’nın bayrağından
Ebu Zer in yalnızlığından
Bilal-i Habeşi’nin ilk ezanından
Tarık bin Ziyad’ın kılıcından
Filistinli Cafer’in haykırışından
Gazze’nin gözyaşından öpüyoruz…
İyi bayramlar meleklerin şehri Gazze.
İyi bayramlar utancımız, açlığımız Afrika.
İyi bayramlar Ömer Muhtar’ın soylu çocukları.
İyi bayramlar acının, ölümün başkenti Hama.
İyi bayramlar Recep onbaşı, Salih uzman, er Mehmet.
İyi bayramlar kırılganlıklar, üzüntüler
İyi bayramlar ey Hüzün…”
Şair: CAHİT ZARİFOĞLU



4.07.2016 23:19:52

Bu yazı 1801 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (0)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )





Şu anda 22 kişi online
Toplam ziyaret : 75.752.488

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
SEÇİMİ KİM KAZANIR?


Devamını oku »

21.03.2024 16:52:50 tarihinde yazıldı
414 kez okundu



SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
183 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

ÇABALARINI GÖRÜYORUM


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1306 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
524 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri