(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

MAZHAR PAŞA VE EREĞLİ’DE OSMANLI ÇİLEĞİ

Recep ÇETİN

Yazar Sermed Muhtar Alus, 22 Mayıs 1946 tarihli Akşam Gazetesinde ÇİLEK başlığı altında şunları yazar: “Çilek hala ortalıkta kıt. Boğaziçi çilekleri, Frenk çilekleri (çilek rengi) tabirinin çıkışı. Karadeniz Ereğlisi çilekleri… Çileğe dair birkaç fıkra.. Tarihe göre ÇİLEK..”

        “…Öteden beri, meyvaların kibarıdır. İstanbul’un Boğaziçi topraklarında yetişenler dünya yüzünde rastlananların en nefisi, en aliyyülâlâsıdır. Vaktiyle derlerdi ki;”

        “Arnavutköyü’nünki elde bir deste güldür velakin Çengelköyü, Beylerbeyi, Anadoluhisarı tepelerinin, Kuruçeşme-Emirgan-İstinye-Büyükdere sırtlarının hatta Beşiktaş’taki Hacı Hüseyin bağı ile Ihlamur bayırlarınınkini de yabana atmayalım; berikilerden aşağı değildir.”

        “Bunlara OSMANLI ÇİLEĞİ veya Yerli Çilek adı verilirdi. Açık pembe renkli, harikulade kokulu, orta kıtada gayet de lezizdirler. Mayıs’ın haftasından başlayıp Haziran ortasına kadar devam ettiği, arkası alınıp bitiverdiği için (mevsimin kısalığından kinaye) (çabuk gelip geçen bir misafirdir) denirdi.”

        “Avrupa menşeli, Frenk Çileği diye tanınmış, bazı kimselerce de Fransz-İngiliz-İtalyan ve Biber Çileği denilenlere rağbet edilmezdi.”

        “Abdülhamit devrinin son yıllarında tohumlarını fidelerini Avrupadan çok miktarda getirtenler, üretmeye kalkışanlar olmuş, piyasada nevileri çoğalmış.”

        “-Gerek reçeli gerekse şurubu mükemmel oluyor; limon sıkmağa şekerci boyası katmağa lüzum kalmıyor gibi mütalaalar da yürütülmüşse de Frenk çilekleri yine memlekette revaç bulamamıştı. Hanımlarımızın elbiselik almak için mağazalara girip ipekli, yünlü veya basmaları gözden geçirirken bir nevi pembeye (yavru ağzı) tabirini bırakıp (çilek rengi) demeğe başlamaları bu tarihten sonradır, eminim”

        “Ma’lum Anadolu’da, Suriye’de, Arabistan’da çilek yetişmez. ANNEMİN BÜYÜK DAYIM MERHUM, MEŞRUTİYETTEN ÖNCE UZUN MÜDDET, MEMUREN KARADENİZ EREĞLİ’DE BULUNMUŞTU. ÇİLEĞE HASRET, SARAYCA MENFİ BULUNDUĞUNDAN BURNUNUN DİBİNDEKİ İSTANBUL’A AYAK BASAMAZ, ORAYA GETİRMESİ DE KÜLFETLİ..”

“AKLINA ESİVERMİŞ.  FİDELERİNİ ISMARLAYIP DİKTİRSE ORA TOPRAKLARINDA YETİŞİR Mİ ACABA? Tecrübesine girişiyor. Lafı uzatmadan şunu söyleyip keseyim: Yemiş iskelesindeki Hal’de kabzımallık eden bir tanıdık, altı-yedi yıl evvel diyordu ki:”

        “-Arnavutköyünün diye satılan çileklerin çoğu nereden geliyor biliyor musunuz? EREĞLİ’den..”

        “Yani rahmetlinin oraya ilk soktuğu fideler o kadar yerini sevmiş  git gide o derece üremişler ki hayrettir.. Kasaba halkının (Ereğli’nin) açıkgözleri çilekçiliği iş-güç edinmiş, kazancın yolunu bulmuş. .”

        “Köşk yalı sahibi; bağa bahçeye meraklı zatların en ehemmiyet verdikleri şey çilek tarlası ve emsallerinkine faik, nadide neviden mahsul alınmasıydı…”

        ****

Yukarıda (1946 tarihli) bir yazısını paylaştığımız Yazar Sermed Muhtar Alus, 13 Haziran 1951 tarihli Akşam Gazetesinde ise (5 yıl önceki yazısını bazı değişiklikler ile) tekrar yayınlamıştır:

“Ma’lum; Anadolu’da-Suriye’de-Arabistan’da çilek yetişmez. ANNEMİN BÜYÜK DAYISI MAZHAR PAŞA (merhum) MEŞRUTİYETTEN EVVEL, YILLARCA KDZ EREĞLİ’de Liva Kumandanlığı etmişti. Sultan Hamit tarafından taşraya menfi bulunduğundan burnunun dibindeki İSTANBUL’A AYAK BASAMAZDI. Çileğe hasret, getirtmesi ise külfetli.. Aklına esivermiş: Fidelerini ısmarlayp diktirse, ora (Ereğli) kırlarında yetişir mi acaba? Tecrübesine girişiyor ve muvaffak oluyor. Lakin lafın kısası Yemiş İskelesinde kabzımallık eden bir tanıdık bundan 15-20 sene evvel bana demişti ki:

-Arnavutköyünün diye satılanların yüzde sekseni nere malıdır biliyor musun? KDZ EREĞLİSİNİN!.

KİMDİR: “Sermet Muhtar (20 Mayıs 1887 - 28 Mayıs 1952) yazar, gazeteci, karikatürist ve İstanbul beyefendisi.. Daha çok Akşam gazetesinde yayımlanan -eski İstanbul`u anlatan yazılarıyla- tanınan bir yazar.”

EREĞLİ’DE REDİF KUMANDANLIĞI YAPAN MAZHAR PAŞA İLE İLGİLİ; OSMANLI ARŞİV BELGELERİ:

Tarih :16/Za/1318 (Hicrî) Dosya No :2458 Gömlek No :75 Fon Kodu :DH.MKT.

Ereğli Redif Kumandanı Mazhar Paşa''nın hanımının, Ereğli Mekteb-i Rüşdiyesi''nde yapmış olduğu hayırlı işlerden dolayı Şefkat Nişanı ile ödüllendirilmesi. 4 MART 1901

Tarih :04/R /1319 (Hicrî) Dosya No :2511 Gömlek No :150 Fon Kodu :DH.MKT.

Ereğli Redif Kumandanı Mirliva Mazhar Paşa''nın hanımının Şefkat nişanıyla taltif edilmesi. 21 TEMMUZ 1901

Tarih :16/Z /1323 (Hicrî) Dosya No :3 Gömlek No :51 Fon Kodu :Y..PRK.OMZ.

Ereğli Redif Mirlivası Mazhar Paşa''nın hastalığının artması sebebiyle, tedavisine Dersaadet''te devam edilmesi için müracaat etmesi. 11 ŞUBAT 1906

Tarih :18/Z /1326 (Hicrî) Dosya No :3470 Gömlek No :260224 Fon Kodu :BEO

Ereğli Livası Kumandanı Mirliva Mazhar Paşa''nın izninin uzatılması. (Harbiye)

Tarih :10/Za/1327 (Hicrî) Dosya No :98 Gömlek No :1327 Fon Kodu :İ..AS..

Birinci Ordu Redif Ereğli Livası Kumandanı Mirliva Mazhar Paşa ile sairenin emekli edilmesi. 23 KASIM 1909

Tarih :11/Za/1327 (Hicrî) Dosya No :3668 Gömlek No :275033 Fon Kodu :BEO

Birinci Ordu-yı Hümayun''a mensup Redif Ereğli Livası Kumandanı Mirliva Mazhar Paşa ve Seyyar Topçu Birinci Liva Kumandanı Mirliva Sakıb Paşa ile açıkta Topçu Kaymakamı Ali Cemal Bey ve açıkta Binbaşı Celaleddin Efendi''nin tekaütleri. (Harbiye)

***

Ereğli Can Haber’den Yasin Ören’in, Adnan Taşkınkıroğlu ile yaptığı bir röportajda, konumuzla ilgili şu ifadelere yer verildiğini görüyoruz: “OSMANLI ÇİLEĞİ FRANSIZDIR”: Osmanlı Çileği’nin ana yurdu Fransa, fidesi 1895 yılında İstanbul’a geliyor, oradan da “Muzaffer Ağa” olarak bilinen Ereğli Kestaneci Köyü’nden bir vatandaşa veriliyor. O da Kestaneci Köyü’ne bunu ekiyor, daha sonra hediye olarak Atatürk ve İnönü’ye gönderiliyor, onlar da çok beğeniyor ve konservesinin yapılmasını istiyor. Ardından Ereğli’de 1932 yılında Ali Ağa Konservesi kuruluyor, meşhur oluyor, yalnız buranın çileğini hiçbir yer tutmaz.”..

***

SERA ÇİLEKLERİ KIRMIZI,  ARNAVUTKÖY PEMBE Günümüz sera çileklerinin rengi kıpkırmızı. Oysa Avrupa''da benzeri olmayan bizim yerli çeşitlerimiz Arnavutköy ve Osmanlı çilekleri açık pembe, hatta beyazımsı renkte ve bunlar Avrupa''nın yerli kırmızı çileklerinden çok daha lezzetli. İri sera çileklerinin atası Kuzey Amerika''dan Avrupa''ya 1600''lü yıllarda getirildi. İlk kez Amerikan çileğiyle karşılaşan İngilizlerin alışageldikleri boyutlardakilerden birkaç kat büyük bu çileklerden çok etkilendikleri biliniyor. Ancak soğuk, güneşsiz iklim koşullarında güneş almayan yanları beyaz ve ham kaldığından, bu çilek Avrupa''da bir türlü ticari başarıya ulaşamadı. Derken 1712''de Andre Frezier adlı bir Fransız bahriye subayı, bir rapor hazırlamak amacıyla Güney Amerika''nın Şili ve Peru kıyılarına bir inceleme gezisine çıktı. Yazdığı raporu bugün ortada yok, ama Frezier''nin hobisi çileğin dönüm noktası oldu. Amatör bir botanikçi olan bahriye subayı yerli halkın quelghen diye adlandırdıkları, günümüzde de Şili çileği olarak bilinen bitkinin birkaç fidesiyle ve bir miktar da meyvesini Avrupa''ya getirdi. Çileklerin iriliği, sert, koyu kırmızı renkli dokusu, hoş ananas aroması Fransızların beğenisini kazandı. İki fide kralın bahçelerine, beş fide de Şili''deki benzer iklim koşullarına sahip Brötanya bölgesine dikildi. Ancak fideler gelişip serpildiği halde yıllarca meyve vermedi. Bahçıvanlar nihayet Kuzey Amerika''dan getirilen iri kırmızı çilekleri Şili fidelerinin yanına dikince, karşılıklı tozlaşma etkisini gösterdi ve fideler hemen meyve vermeye başladı. Frezier çileklerin dişi ve erkeğinin olduğunu bilmediği için, üzerinde en çok ve en güzel meyvelerin bulunduğu fideleri seçmişti ve bunların tümü dişi çileklerdi. Erkek Amerikan çilekleriyle tozlaşma gerçekleşince, ortaya bugün dünyanın en yaygın çilek türü, bizde Frenk çileği ya da bahçe çileği olarak bilinen ''fragaria ananassa'' çıktı. 1776''da Fransa Kralı XVI. Louis''nin bahçıvanı, Trianon Sarayı''nın bahçelerine 300 farklı çilek cinsi dikmişti. Bunlar arasında kırmızı bahçe çileği de vardı. Yine de mutfak kültürünün doruğuna ulaşmış Fransa gibi bir ülkede bile çilek hâlâ ender bulunur bir meyveydi ve Alexandre Dumas, önemli gastronomi yapıtı Büyük Mutfak Sözlüğü''nde sadece beş çeşit çileğin adını saymakla yetinmiş, daha fazla bilgi vermeyi gereksiz bulmuştu.”

“Bizim ünlü Osmanlı ya da Arnavutköy çileğimize gelince; bu çileğin Aleksandros Ipsilantis adlı bir Osmanlı devlet adamı tarafından ilk kez 1798''de Arnavutköy sırtlarına dikildiği biliniyor.”

“Osmanlı''nın en lezzetli çileklerinin yetiştirildiği İstanbul''da başlıca iki çilek çeşidi vardı. Birincisi ve en lezzetlisi Arnavutköy ya da Osmanlı çileği, öteki ise Fransa''da Şili çileğiyle Amerikan çileğinin melezleşmesiyle ortaya çıkan ve hızla yaygınlaşan daha iri Frenk çileğiydi. Benim çocukluğum işte bu iki cins çilekle geçti. Daha doğrusu onlara hiçbir zaman doyamadım. Tezgâhlara sepetler içinde çıkmasıyla, mevsiminin geçmesi bir olurdu. Giderek Arnavutköy''de değil çilek yetiştirecek, otomobil park edecek bile yer kalmadı. Derken gen mühendisleri, tohum uzmanları dev sermaye grupları devreye girdi; sonuçta bu meyve her mevsim bulunabilen çilek karikatürüne dönüştü. Karadeniz Ereğlisi, o güzelim Osmanlı çileği için her yıl özel bir festival düzenliyor. Bu yıl 18 Haziran''da gerçekleşecek. SABAH--25.10.2010.”

Haber 10 internet sitesinde yer alan şu bilgileri de paylaşalım: “Çilek ilk kez, 18. yüzyılda, Frezier adlı bir Fransız askerin, görevli olarak gittiği Şili’den dönüşünde bu ülkede yediği ve tadına doyamadığı küçük kırmızı renkli bir meyveyi Fransa’ya getirmesi ile dünyaya yayıldı. http://www.haber10.com/siyaset/cilek_zamani-215073” 

***

1934 - HAKİMİYETİ MİLLİYE VE “EREĞLİ’DE ÇİLEK”: Ereğli’de geçen sene (1933) 50.000 kilo çilek istihsal ve harice (dışarıya) sevkedilmiş ve piyasada fazla rağbet görmüştü. Bu sene (1934) alıcılar, şimdiden gelmiştir. Bu sene 100.000 kiloyu aşacağı tahmin edilen çilek mahsulü, havaların kurak gitmesinden yüzde otuzunu kaybetmiştir. Kuraklık devam ederse, zayiatın yüzde elliyi bulacağı tahmin edilmektedir. (AA-3 Mayıs 1934)

***

1935 - ULUS GAZETESİ VE “EREĞLİ’DE ÇİLEK”:

“ÇİLEK EKİMİ ARTTI:

Son yıllarda Ereğli’de ÇİLEK ekimi ilerlemiştir. Bu yıl ilçemiz İstanbul’a 100 bin kilo kadar çilek gönderdi. Taşın (taşımacılık) işleri yoluna konabilirse, çilekçilik için Ereğli’de büyük gelişim imkanları vardır. Buranın vişneleri de güzeldir ve çilekten sonra İstanbul’a bir hayli vişne de gönderilmiştir.”

“KONSERVE FABRİKASI VAR:

Ereğli’de özel bir konserve fabrikası var. Yapıklarının güzelliği ve lezzeti her yanda kabul edilen bu fabrikacı kapitalinin azlığı yüzünden işini daha fazla genişletemiyor. Yılda en çok otuz bin kutu yapabiliyor. Ereğli’de gelişmek imkanları gösteren ve daha … gibi bir çok çalışma alanları vardır; fakat bunlara bugün için engel olan yukarıda da söylediğimiz gibi limansızlık – demiryolusuzluk ve kapitalsizliktir. Herhalde EREĞLİ Türk yurdu içinde ileri(si) için büyük umutlar veren bir ilçedir. Kaynak: 15 Temmuz 1935 – ULUS Gazetesi”

***

KDZ EREĞLİ KAYMAKAMLIĞI’nın resmi internet sitesinde OSMANLI ÇİLEĞİ başlığı altında şu bilgilere yer verilir: “Çilek ile ilgili ilk bilgiler M.S. 23 – 79 yılları arasında yaşayan botanikçi Tillius tarafından aktarılır. Çilek, Fransa''da gelişir ve sonraki yıllarda kültürel değerini artırmaya başlar. Karadeniz Ereğli''ye özgü Osmanlı çileği ise kralların yiyeceği ve içeceği olarak da adlandırılır. İlk olarak 1920''li yıllarda Karadeniz Ereğli''de ekimine başlanmıştır. İstanbul bölgesinden bu yıllarda Karadeniz Ereğli''ye getirilen çilek, yerli kültür olan diğer çilek ile etkileşim sürecine girmiş ve ortaya Osmanlı çileği denen nazik ve aromalı bir çilek çıkmıştır. 1930 yılında Türkiye''nin devlet tarafından kredilendirilen ilk konserve fabrikası Osmanlı çileği''nin yoğunlaşması ile birlikte Karadeniz Ereğli''de kurulur. 1960''lı yıllarda Karadeniz Ereğli''de Osmanlı çileği üretimi had safhaya ulaşır ve ülke genelinde adını duyurur. Osmanlı çileği''nden yapılan likör Türkiye Devleti tarafından sadece Avrupa''nın zengin sofralarında kullanılmak üzere ihraç edilmeye başlanır. Osmanlı çileği''nin üretimi 1960''lı yıllardan sonra büyük bir gerileme sürecine girer.”

Yukarıdaki bilgilerin Kdz Ereğli Belediyesi İnternet Sitesinde de aynı şekliyle paylaşıldığı görülmektedir. Fakat; MAZHAR PAŞA hakkında yukarıda belirtilen bilgileri doğru kabul edersek; “Ereğli’de Çilek ekimine 1920’de başlanmıştır” ifadesi doğru olmayacaktır.

Yine KDZ EREĞLİ BELEDİYESİ internet sitesinde verilen şu bilgileri de paylaşabiliriz:

“1930 yılında Ereğli’de kurulan Azim Konserve Fabrikası’nın kurumsal web sitesinde, Osmanlı Çileği ile ilgili olarak şu bilgilere yer verilmiştir: “Osmanlı Çileği Avrupa kökenli Arnavutköy çileğinden türemiştir. 1900’lü yılların başında çiçeği Halil Paşa’ya gelen ve yöremiz kestane toprağında özgün yapısına kavuşan; pembe rengi, orta boy oval görünümü, zengin aroma ve nefis kokusu ile dünyanın eşsiz ve tek çileği olma özelliğine kavuşmuştur. Onu ilk kez Paşa’nın arabacısı Mustafa elemiştir.. Kestaneci Köyü (Kestaneci Mahallesi) eteklerinde Kahyaoğlu Kadir ve Rum asıllı ortağı ile üretimine başlanan Osmanlı Çileğimiz yöre halkının uzun süre birinci sırada gelen gelir kaynağı, dış ziyaretlerimizde gururla takdim edebileceğimiz armağan olmuştur.”

***

2016-OSMANLI ÇİLEĞİNDEKİ REKOLTEMİZ DÜŞÜYOR:

Birkaç gün önce yayınlanan bir haberi şöylece paylaşalım: “Osmanlı Çileğini Yaygınlaştırma ve Üreticiyi Koruma Derneği Mali Sekreteri Şaban Çetinkaya, AA muhabirine, yurt içi ve dışından gelen çilek talebini karşılayamamanın üzüntüsünü yaşadıklarını söyledi.. Çilek üretiminin durmaması için çözüm yollarını araştırdıklarını ve hazırladıkları raporu ilçedeki ilgili kurumlara teslim ettiklerini anlatan Çetinkaya ''Geçtiğimiz senelere oranla rekoltemiz düşüyor. Mevcut rekolteleri koruyamıyoruz, geliştiremiyoruz. Tabi ki bunun sebepleri belli, biz bu sebepler üzerine çalıştık. Bu problemleri, sorunları tespit ettik, çözümlerini rapor halinde geçtiğimiz günlerde yetkililere aktardık.'' diye konuştu.

“-FİDE SIKINTISI:

Çetinkaya, geçen yıl 2 ton ürün hedefinin yakalanamadığına işaret ederek, şöyle devam etti: ''Geçen yıl 1 ton 100 kilogram olan üretimimizin 700 kilograma düşmesini bekliyoruz. Fide yetiştirilememesi çilek üreticilerinin önündeki en büyük engeldir. Çilek yetiştirmek için gelen olsa bile şu an fide verme durumumuz yok. Düşüş nedeni olarak hedeflediğimiz projeleri hayata geçiremememizi gösterebiliriz. Fide üretimi konusunda hazırladığımız projelerimiz, hedeflerimiz vardı. Ancak bunlara yeterli destek verilmedi. Düşük bütçelerle Osmanlı çileğinin Ereğli''de hak ettiği noktaya getirilerek sorun çözüme kavuşur. Bölgeye has Osmanlı çileğini en hızlı bir şekilde teknik metotlarla üretip tüketiciye ulaştırmamız gerekiyor. Belli kontrollerle fide üretim merkezleri kurulur, araştırma geliştirme alanları da oluşturulursa, Osmanlı çileğinin bölgede gelişmesi kısa sürede olumlu sonuç verecektir.”

“Derneğe çilek konusunda ciddi talepler geldiğini dile getiren Çetinkaya, ''Talep sahiplerine, ''yok'' diyoruz. Bu talepler tonları geçiyor, 30-50 ton talep eden bile var. Biz yoğun taleplere rağmen Osmanlı çileğini üretemiyoruz. Ereğli''nin hangi toprağında ne kadar üretilirse üretilsin pazar sorunu olmayan bir meyve oysa'' ifadelerini kullandı. 6 Mayıs 2016-AA”

***

ÇİLEĞİN KENTİ EREĞLİ, ÇİLEĞİ NEREDEN YİYOR:

Geçen hafta çilek aldığım bir manavda bu soruyu sordum: “Çilek nereden geliyor”. Cevap: Adapazarı- Bursa gibi kentler… Eski gazetelerde, kaynaklarda “Ereğli, Çileğin Kenti” olarak tanıtılırken, çileği ihraç eden bir konumdayken; günümüzde çilek Ereğli’ye başkaca kentlerden geliyor. Anlaşılan o ki “kitaplara-gazetelere konu olan Ereğli Çileği KAN KAYBEDİYOR. Azim Konserve’nin ürünü olan EREĞLİ REÇELİ de olmasa, çilek markamız da kaybolacak gibi..

****

SON NOT:

Ereğli yerel tarihinde etkili olan ORHAN GAZİ gibi UZUN MEHMET gibi tarihi değerlerde tartışmalara maruz kalınması (uzun yıllar geçmesi hasebiyle) anlaşılabilir diye düşünülebilir. Ama Meşrutiyet (1908) öncesi EREĞLİ’de Komutanlık yaptığı belirtilen “MAZHAR PAŞA’nın Ereğli’ye getirmiş olduğu Çilek Fideleri tarihinin bilinmemesi ya da unutulması” doğru mudur bilmiyorum.

Dahası; Ereğli’yi ÇİLEK ve ÇELİK olarak tan(ıt)ırken..

Adına festivaller bile yapılırken, “Ereğli’de çilekçilik tarihine dair bilgi belge ve eserler üretilmediğini” gördükten sonra, Ereğli’de çilekçiliğin biteceğine dair endişeler ANLAŞILABİLİR bir durumdur. Bu durumda, Kurum ve Kuruluşların ivediyle bir şeyler yapması istenebilir.



18.05.2016 15:04:48

Bu yazı 3350 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (2)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )

19.05. 21:39:28
mehmet kaya diyor ki;

hocam eregli adına gerçekten önemli araştırmalara imza atıyorsun.bu araştırmaların dikkat çekiyor mu bilmiyorum ama bu çalışmaların resmi kurum ve kuruluşlara ulaştırılması lazım.
19.05. 10:52:09
TÜRKER HAKAN TEKİN diyor ki;

Ellerine sağlık hocam.


Şu anda 2 kişi online
Toplam ziyaret : 76.018.325

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
SEÇİMİ KİM KAZANIR?


Devamını oku »

21.03.2024 16:52:50 tarihinde yazıldı
802 kez okundu

SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
313 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

ÇABALARINI GÖRÜYORUM


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1432 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
555 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri