(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

ŞEHİT RECEP KAHYA-4

Recep ÇETİN

Alemdar Gemisinde şehit olan Recep Kahya üzerinde geçen yıl bu köşemizde (30.1.15 - 05.2.15 - 10.2.15) tarihlerinde olmak üzere üç yazı yayınlamıştık ki bu dördüncü yazımız. 

ALEMDAR ŞEHİDİ HAKKINDA RESMİ YAZILAR: 

1- “Liman Reisi Nazmi”nin 27-1-1921’de Ereğli’den saat:17’de “Kastamonu ve Havalisi Kumandanlığına” yazdığı şu yazıda bulunan ifadeler şöyledir: “Dün gece Fransız tahtelbahir muhribi tarafından yakalanıp Dersaadete sevk olunan Alemdar Vapuru mürettebatı yolda muhafızlarını basarak Ereğli Limanına iltica etmiştir. Esnayı firarda tahtelbahir muhribi tekrar yetişerek iki saat kadar mürettebata ateş etmiş ve mürettebat tarafından mukabele olunmuştur. Yüzbaşı Tilli ve dört asker esir olup, bizim üç asker yaralı BİR TANESİ DE ŞEHİTTİR…” Kaynak: ÖL, ESİR OLMA

2- “Ereğli Kaymakamı Necati”nin “Kastamonu Havalisi Kumandanlığına” 27.1.1921 (saat 22 sonra- Numara 720)’de yazdığı ifadeler şöyledir: “Alemdar Vapuru 26/27 Ocak 1921’de, saat dokuz raddelerinde, semti malume doğru hareket ettikten sonra Ereğli Limanından bir Fransız motorbotu takarrüple nereye gittiğini ba’des sual:…” “..Ereğli’ye doğru yol vermesi üzerine, mezkur motorbot top ve mitralyözlerle ateş ve BUNLARDAN DÜMENCİ ŞEHİD ve dört nefer (asker) mecruh (yaralı) olması..” Kaynak: ÖL, ESİR OLMA

3-Alemdar’da bizzat savaşan, Ali Dursun Kaptan’ın anılarını paylaşan oğlu Fethi Tevetoğlu, (hazırladığı ve sunduğu bir bildiride) şu ifadeleri nakletmiştir: “İki buçuk saat süren üstün bir düşman kuvveti ile çarpışa çarpışa Ereğli’ye yaklaştık. Maalesef Serdümen Rizeli Recep Reis, köprü üzerinde vazife başında şehit düşmüş ve üç arkadaşımız da hafif yaralanmıştı. Fransızlar en çok kaptan köprüsüne ateş ediyorlardı. Serdümenimizin şehit düşmesi ve diğerlerinin yaralanması üzerine Süvari bana: “Recep Dayı şehit oldu, ben de yoruldum. Senden başka dümen tutacak kimse kalmadı” diye seslenince, hemen kaptan köprüsüne çıkarak dümen dolabının başına geçtim”.. “Dümen dolabı başında gemiyi limana kadar sokmaya çaba harcarken, üst güvertede yatan ÖLÜSÜ HENÜZ SOĞUMAMIŞ KAHRAMAN ŞEHİDİMİZ RECEP DAYI’YI DÜŞÜNÜYOR, hiç silahımız bulunmadığını bile sahildeki yakınlarımızın, hemen ekserimizin bu ulu rütbeye ulaştığımızı umduklarını hissediyordum”..

4- Recep Kahya’nın torunu olan Şemsettin Er ağabeyin şahsıma ilettiği evraklar arasında Osmanlıca bir belgeden (yayından) çevrilmiş olduğu anlaşılan bir metin var. O metin “Kdz Ereğli Açıklarında İlk Muharebe-i Bahriye” başlığı taşımaktadır ki “… Alemdar’ın bu yüksek ruhlu kahramanı kanlar içinde iskele tarafına yuvarlanmıştı. Recep Reis henüz esaretten avdet etmiş ve çocuklarını altı seneden beri görmediği halde hanesine bile gitmeden vazife-i hamiyete şitab etmişti (koşmuştu). Zavallı öksüzleri kim bilir, belki babalarının kahramanlık menkıbelerini işitmekten bile mahrum kaldılar. Milli Mücadelenin ilk şehid-i bahriyelisinin aziz hatırası hürmetle takdire şayandır” ifadelerini de taşımaktadır. (Belgenin Osmanlıca hali de kayıtlarımızdadır ama fotokopi olduğundan yayın adı ve tarihi tam olarak okunamamaktadır.)

ORHAN GAZİ VE BİR FETİH KİTABINDA ŞEHİT RECEP KAHYA: 
Adını belirttiğimiz kitabımızı hazırlarken, “2012’nin son aylarında telefon ile biri beni aradı. “Recep Kahya’nın oğlunun torunuyum, adım Muhsin” dedi.  “Recep Kahya’nın Ereğli’deki emeği savaşı unutulamaz” dedi.. Ve benden bir şey istedi: “Alemdar’da şehit olan Recep Kahya’nın torunuyum DEDEM
RECEP KAHYA’NIN MEZARI EREĞLİ’DE NEREDE” diye sormuştu.  İçime düşen hüzünlü bir sesle “Bilmiyorum ama soruşturacağım” dedim kendisine. Nasıl hüzünlenmezsin ki, adam şehit dedesinin mezarını soruyor sadece, bir Ereğliliye hem de.. Araştırmacı Yazar Can Canver’e sorduğumuzda “şehir mezarlığında” cevabını almış Muhsin’e de “tam olarak yeri bilinmiyormuş ama dedenizin naaşı şehir mezarlığına gömülmüş” dedim yine tatmin edilemeyen bir cevap üzüntüsü ile.. Sonradan şu iddiayı da duydum ama doğruluğundan emin değilim, ki o iddiaya göre, Recep Kahya’nın naaşı, bugün Cam Kafe olarak kullanılan mekanın çevresinde olmalı imiş.. Parkın genişletilmesi esnasında, nakl-i kubur (kabirlerin başka yere nakli) yapılmış. Bu duyum-ihtimal, “Olabilir” gibi geliyor bana. Çünkü Recep Kahya, denizde-gemide vurulmuştu, gemiden cesedi alınıp en yakın en uygun bir yer aranılmış ve o çınar ağaçlarının olduğu o güzel mekana gömülmüş olabilir. Bu anlattıklarım ihtimaller ama Ereğli’miz-Ereğli insanımız, o Recep Kahya’ya ahde vefasını bir şekilde sunmalıdır diye düşünmekteyiz.”

BAŞKAN AKYÜZ DÖNEMİNDE:
Ayrıca; Ereğli Belediye Başkanlığı yapan F. Akyüz döneminde, Hükümet Konağı önündeki çirkin binaların istimlakine gidildiği hatta İskele Camiine kadar meydanın açıldığını ve hatta şadırvanın da kaldırıldığını belirten kaynaklar da mevcuttur. Başkan Akyüz’ün, Garipler Mezarının planını yaptırarak, kabirleri yeni mezarlığa naklettirdiğini ve böylelikle de park alanının bu şekilde açılmış olduğu da belirtilmektedir.

KİTABIMIZ SONRASINDAKİ HABERLER:
Mezar yeri araştırmalarımızda “kim ne dediyse” ilgili kitapta belirtmiştik. Fakat kitap çıkınca bu konu medyaya yansıdı ve “Şehit Recep Kahya’nın Mezarı Kayıp” şeklinde haberler yapıldı. Aslında iyi de oldu. Çünkü “Kurtuluş Savaşımızın İlk ve Tek Deniz Şehidi” olarak belirtilen şehidin günümüzde mezar yeri yok.

EREĞLİ TARİH DOĞA DERNEĞİ BAŞKANI:
“BENCE, ŞEHİT RECEP GARİPLER MEZARLILIĞINA DEFNEDİLMEMİŞ OLMALI” DEDİ..

ÖZÇAKIR “Şu an yönetim kurulu başkanı olduğum Kdz. Ereğli Tarih Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği tam olarak şimdi hatırlayamıyorum derneğin arşiv ve bültenlerine bakılırsa bulunur. Sanırım 1990’lı yıllarda kahraman deniz şehidimiz Recep Kâhyanın mezarının yeri bilinemediğinden bugün Cam Cafe diye bilinen mekânın yakınında ki alana sembolik bir mezar taşı koymuştu. Görüldüğü üzere Recep beyde bunu bile kent efsanesine çevirerek kitabının 22. sayfasında Cam Kafe’nin yerinde mezarlık mı? Vardı diyerek Recep Kâhyanın mezarını burada aramış aslında bu bölgeye yakın alanda denizin geri verdiği bahtsız deniz kazazedelerinin cesetleri kimlikleri tespit edilemediğinden Garipler Mezarlığı diye anılan yere defnedilirmiş bence Garipler Mezarlığına kahraman bir şehit defnedilmemiş olmalı. Recep Kâhya’nın mezarını birinci elden sağlam bir kaynak olmadığından maalesef şu an tespit etmemiz çok zor” dedi. Bu ifadeler ile yazdığımız kitaptaki birkaç paragrafın tenkiti düşünülmüş ama aynı tenkitteki “bence” “defnedilmemiş olmalı” gibi ifadeler de “tenkit konusu” edilmişti.

CENAZE NAMAZI İSKELE CAMİİNDE:
ORHAN GAZİ VE BİR FETİH kitabımızın yayınlanmasından sonra, Ereğli Önder’in yaptığı bir haberde Kdz. Ereğli Sanat Kurumu Derneği Başkanı Durmaz Demiroğlu şu açıklamalarda bulunmuştu: “Recep Kahya’nın mezarı ile ilgili olarak sadece tahmin yürütebildiklerini, Garipler Mezarlığı’na gömüldüğüne inanmadığını belirtirken, bir komisyon kurularak konunun araştırılması gerektiğine” işaret etmişti. Haberin devamında “Şehit olan, İstiklal Savaşımızın ilk ve tek deniz şehidi Recep Kahya’nın naşı da Devlet hastanesine getirildi, gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra aziz naşının konulduğu tabut büyük bir Türk Bayrağına sarılarak gereken dini işlemler yerine getirildi. Ertesi gün 28 Ocak 1921 (Miladi 10 Şubat 1921) de defnedilmek üzere hastaneden alınarak askeri birliklerin, kaymakam ve devlet memurları ile şehit olduğu deniz savaşına katılan Alemdardaki silah arkadaşları ve Ereğli halkının neredeyse tamamının katıldığı büyük bir kortejle Bozhane yoluyla Yalı caddesinden geçilerek hükümet meydanına getirildi, buradaki İskele camiinde kılınan ikindi nazmından sonra Şehir mezarlığına defnedildi. Ereğli, Ereğli olalı böyle kalabalık görmemişti” denilmektedir-1.8.2014..

CANVER “ŞEHİT, GARİPLER MEZARLIĞINDA OLAMAZ”:
Sayın Canver açıklamalarının devamında “Babamın babasından bize iletilen bilgiye göre, şehit düşen kişinin Ereğli şehir mezarlığının hemen başlangıç yerinde bir yere gömülmüş olduğunu biliyordum. Ama net bir şey değildi, söylemdi. Ne zaman ki E. Bektaş bu konuyu Ereğli’de gündeme getirdi (anladık ki) gerçekten bugüne kadar ayıp etmişiz.”
“Ereğli’deki Park, o zamanlarda Garipler Mezarlığı olarak bilinir idi. Bu mezarlığa denizden karaya vurmuş cesetler-gemiciler, nüfus kayıtları kimliği bilinmeyen kişiler gömülür imiş. Bize böyle aktarıldı. Bu şehit ise Kurtuluş Savaşındaki tek deniz şehidi. Ereğli’nin insanlarının böyle bir şehidi Garipler Mezarlığına gömmesi mümkün değildir. Bizim oraya yaptırdığımız sembolik bir (mezar) taş var, yaptırmamızın tek nedeni ise; orası çok sık gezilen görülen bir yer olduğu için, (o savaşların ve şehitlerin anımsatılması için) şehit Recep Kahya’nın (ve Ereğli’nin kurtuluş Savaşındaki anılarının) duyurulması ve o bilincin oluşturulması (niyetiyle) idi. O zaman ben Ereğli Tarih Doğa Kül.Yaş. Derneği Başkanı idim. O taşı, resmi bir törenle parkın içine koyduk.”

“Mezar yerinin orası olduğuna inanmıyorduk. Garipler mezarlığı dediğimiz yer, benim çocukluğumdan da hatırlıyorum, onun ortasında bir taş vardı. Tek bir dikili taş. Bazı kişiler bu taşı, şehidin taşı olarak söylerdi. Orada bir kamelya vardı. Hatta o kamelyanın evliya mezarı olduğu da söylendi. Ama bizim incelediğimiz Ereğli’nin eski fotoğraflarında, böyle bir şey olmadığı (yani aktarılan bu bilgilerin yanlış olduğudur)” “O dönemde yaşayan insanlarımız da kalmadı. Sessiz tanık dediğimiz Ereğli’nin eski fotoğraflarını incelediğimizde Recep Kahya’nın mezar yerini görüyoruz. İnceledik baktık ve (mezar) yeri belli oluyor.”

“Recep Kahya’nın anıtı olarak bilinen anıt (o dikili taş), daha sonraki fotoğraflara baktığımızda, Cumhuriyet döneminde ‘üzerine Atatürk büstü yerleştirilmiş’ bir şehidin başka bir kişiye ait olan bir şeyin üzerine Atatürk büstü yerleştirilmez  (ki bu durum o kanıtı çürütüyor. Hatta o taşa benzeyen başka bir taş da Millet Bahçesinde var). Demek ki Recep Kahya’nın iki yere gömülemeyeceğine göre, (park) mezar yeri olarak kabul edilemez” dedi..

DR CAN CANVER “ANIT YAPILMALI”:
Kitabımızda da belirttiğimiz üzere, iki yer “Şehir Mezarlığı-Garipler Mezarlığı” açıklamalarından sonra Sayın Dr Can Canver’in işaret ettiği  ‘eski postane yerinde’ uygun görülen bir yerde de olsa Şehit Recep Kahya Anıtının inşası bir kadirşinaslık olabilir.

Ereğlili olan ve Alemdar Gemisinde kahramanlık anıları olan Caferoğullarından Hasan Canver’in torunu olan Dr. Can Canver’in Ereğli tarihi adına yaptığı çalışmaları biliyoruz. Kent kültürüne, kent tarihine önemli katkılar sunan ve özellikle “Kurtuluş Savaşı’nda Batı Karadeniz” adlı çok önemli kitabıyla da tanınan Sayın Canver ile Ereğli Önder’den Eyüp Bektaş (27.08.2014’te) bir röportaj gerçekleştirmiştir. Bu röportajda Sayın Canver’in ‘fotoğraf okuma eğitimini aldığı’ ve ‘Ereğli’nin eski fotoğraflarını incelediği’ belirtilmektedir.

Yazar - Dr. Canver, incelediğini belirttiği birkaç fotoğrafı işaret ederek ‘şehidin gömüldüğü yeri’ tespit ettiklerini belirtti. İncelenen fotoğraflara göre, Sayın Canver; Kız Yetiştirme Yurdu ile yıkılan Postane binasının arasında, bir “şehitlik bulunduğunu” ve “bahriye askerlerinin tören kıyafetleri ile görüldüğünü” ve daha sonraki yıllarda ise Etaş Yokuşu yolu yapılırken şehitliğin kaldırıldığını tespit ettiklerini” belirtmişti.

MUSALLA MEYDANI:
Şehitlik olduğu belirtilen bu fotoğrafı, fotoğrafta adı belirtilen H.Engin Öztabak ağabeye sorduğumuzda “Orası musalla meydanı adı verilen bir yer. Yani orada cenaze namazı kılınırmış. Zaten çevresi ‘meydan başı’na kadar hep mezarlıkmış” dedi..  “Peki ağabey orası şehitlik mi ve orada bulunan bahriyeli askerler ne amaçla oradadır” şeklindeki bir sorumuza “o mekan cenaze namazı kılınan bir mekan ve oradaki askerler de tahminen bir cenazede bulunuyor olmalıdırlar” ve  “o fotoğraf da 1950’li yıllarda çekilmiş” dedi.

ALİ DURSUN TEVETOĞLU HAKKINDA:
Ali Dursun Kaptan’ın Ereğli’nin Orta Köyünden olduğunu bugüne kadar beyan eden oldu mu bilmiyorum. Ama Rizeli Ali Dursun’un Ereğli-Orta Köyünde bir müddet görev icabı bulunduğunu ve bu görevi sırasında iken Alemdar’a alındığını belirten (Ereğlili) birkaç araştırmacı-yazar bulunmaktadır.

 

Fakat bir araştırmacımız; “ ‘Öl Esir Olma’ adlı kitabın yazarı Nurettin Peker Ali Dursun Tevetoğlu’nu Ereğli Orta köyünden yazmıştı. Oysa Ali Dursun Tevetoğlu’nu Rize İkizdere ilçesindendir. Nurettin Peker’in Karadeniz Ereğli’nin Orta köyünden yazdığı nasıl hatalı ise; Karadeniz Ereğlili bir yazar da Ali Dursun Tevetoğlu’nun Karadeniz Ereğli Orta köyünden yaşadığını yazmış” şeklinde ifadeler kaleme almıştır.

Öl Esir Olma kitabında yazar N. PEKER “Son Havadis Gazetesinin 14-07-1962 nüshasında Samsun Senatörü Dr Fethi Tevetoğlu tarafından merhum babası Tevetoğlu Ali Dursun imzasıyla yazılan ‘Alemdar Destanı’nda, İstiklal Savaşında Alemdar kurtarma gemisinin İstanbul’dan Ereğli’ye kaçırılışından sonra ikmal edilen personel içinde bulunan Ereğli Ayın-Pe teşkilatında çalışan babası Güverte Üsteğmeni Tevetoğlu Ali Dursun’un, Alemdar İkinci Kaptanlığına atandığı ve 26/27 Ocak 1921 kahramanlık olayında babasının ikinci kaptan olarak önemli rolü bulunduğu belirtilmişse de 1956’da yayınladığım “İstiklal Savaşı, İnebolu Kastamonu ve Havalisi Deniz ve Kara Harekatı” adındaki eserin 299-300. sayfalarında konu ve personel listesinde Ereğli’nin Orta Köyünden Dursun Tevetoğlu adı vardır. Liman Reisi Kıdemli Yüzbaşı Nazmi Bey’in ikmal olarak Alemdar’a verdiği personel arasındadır. 26/27 Ocak 1921 olayının kahramanlarındandır ve bu zatın Dr Fethi Tevetoğlu’nun babası olduğu anlaşılmaktadır. Yalnız Son Havadis’teki hatırayı okumazdan önce yapmış olduğum incelemede, İkinci Kaptan Muvazzaf Yüzbaşı Rizeli Ali Bey olup, Çarkçıbaşı Adil Be ile başlıca rolleri olmuştur. İlk eserinde yazılı Dursun Tevetoğlu’nun Dr. Fethi Tevetoğlu’nun babası Tevetoğlu Dursun Ali olduğu anlaşıldığına göre isim-rütbe ve Kuvayı Milliye sabıkalarıyla İkinci kaptanlıklarının birbirini tutmaması naçiz yazar şüpheye düşürmüştür. Bu ayrılığın giderilmesi için mektupla açıklaması ricasıyla Sayın Dr. Fethi Tevetoğlu’na yazdığım (Temmuz 1962 ve 28.9.1962 ve 27.11.1964 tarihlerindeki) üç mektubuma karşılık alamayınca, bu eşsiz kahramanlığı yaratanlardan iki kahramanın rütbe ve milli sabıkalarıyla ikinci kaptanlıklarının

Bu konuda şu kaynakları da ekleyebiliriz. Dr Can Canver “Kurtuluş Savaşında Batı Karadeniz” adlı eserinde “Geminin süvariliğine o sırada Ereğli Karantina Memuru sivil kaptan İsmail Hakkı, İkinci Kaptanlığa Ereğli Ayın-Pe teşkilatından güverte Üsteğmeni RİZELİ Tevetoğlu Ali Dursun..” ifadelerini kullanmaktadır.

Şahsımızın bu konuda yazdığı bir makalede şu bilgi ve kaynağı belirtmiş idi. Deniz Kuvvetleri Dergisi (1989-543. sayısında) Ali Dursun Tevetoğlu hakkında:

‘Bu ay içerisinde İstanbul’dan silah kaçırırken deşifre edilen Deniz Güverte Üsteğmeni Tevetoğlu Ali Dursun Efendi, İtalyan bandıralı Artinya  Vapuru ile Zonguldak’a kaçmış ve Liman Reisi Deniz Yarbayı Kozlu Alyanak Ali Bey’e başvurarak vazife istemişti. Mesleğine uygun bir vazife bulunmadığından, yeni kurulan Ayın-Pe Teşkilatına memur edilmişti. Ancak Fransızlar onun Zonguldak’ta olduğunu öğrendikleri zaman vazife gördüğü belediye binasını basmışlardı. Üsteğmen Ali Dursun Tevetoğlu burada da yakalanmadan Ereğli Ayın-Pe müdürlüğüne iltihak etmişti. 12 Ağustos 1920’de İstanbul’da bulunan eşi Zehra Hanımla, Fehmi, Zeki, Fethi ve Suphi isimli dört oğlunu Millet Vapuru ile Ereğli’ye getirtti’ İfadeleri yer almıştır… Bu cümlenin devamında kullandığımız “Yapılan incelemelerde elde edilen bir bilgi, Ali Dursun’un Ereğli-Orta Köyünde (bir müddet) ikamet ettiğine yöneliktir” cümlesini de yukarıdaki kaynak bilgiyi esas alarak kurmuştuk. Kısacası Nurettin Peker’in ifadelerinde de Ereğlili araştırmacıların ifadelerinde de ALİ DURSUN EREĞLİ-ORTA KÖYÜNDENDİR anlamına gelecek şekilde bir ifade kullanılmadığını görmekteyiz.

TEŞEKKÜR:
Yayınlamış olduğumuz ORHAN GAZİ VE BİR FETİH adlı kitabımızdaki ifadeler sonrası, konuyu tekrar gündeme taşıyan Eyüp Bektaş ağabeye, bu konudaki hassasiyeti nedeniyle teşekkür ederim. Ayrıca, Ereğli tarihine katkı sağlayan çalışmaları nedeniyle Dr Can Canver’e de özellikle teşekkür ederim.

SELAM VE DUA İLE:
Yazdığım yazıların okunma-tıklanma sayılarına güzel duygular taşısam da “birkaç okurumuzun” metinlerimiz içindeki “beşer-şaşar” ifadelerinin peşinde olduğunu biliyorum. Yazılarımızdan sonraki “art niyetli paylaşımlara pirim vermememiz için” “şahsıma dua ettiğini belirten” birkaç okuyucumuzu da biliyorum. Kendilerine teşekkür ederim.

FORUM:
Yazılarımıza yorumları ile katkı sunmaya çalışan tüm okuyucularımıza teşekkür ederim. Fakat “yorumlar içindeki soruların bir kaçını” değerlendirdiğimizde “iyi niyetli olunmadığını” düşünmekteyiz.  “Gördüğümüz lüzum üzerine” hazırlamış da olduğumuz SORU CEVAP başlıklı yazımızı (şimdilik) yayınlamama kararı verdiğimizi ve ‘köşe yazılarımızı forum şekline dönüştürmenin çok değişik düşüncelere çekile(bile)ceği endişesini’ taşıdığımızı paylaşırım.



2.02.2016 14:15:41

Bu yazı 2689 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (1)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )

02.02. 16:52:41
RECEP ÇETİN diyor ki;

ALİ DURSUN TEVETOĞLU HAKKINDA bölümünün 3. paragrafında (kaptanlıklarının devamında cümle sehven eksik kaldığı görülmektedir ki cümlenin devamında) “…. tesbitini Ankara’da Umuru Bahriye Dairesi arşivindeki şahsi sicil kayıtlarına bırakmak zorunda kaldım” ifadeleri bulunmaktadır.




Şu anda 7 kişi online
Toplam ziyaret : 75.754.983

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
SEÇİMİ KİM KAZANIR?


Devamını oku »

21.03.2024 16:52:50 tarihinde yazıldı
422 kez okundu



SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
185 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

ÇABALARINI GÖRÜYORUM


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1308 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
525 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri