(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

EREĞLİLİ KAŞİF UZUN MEHMET VE HACI İSMAİL AĞA

Recep ÇETİN

Kasım ayının ilk haftasında kamuoyu ile paylaştığımız UZUN MEHMET adlı kitabımız çeşitli sorulara muhatap kaldı. Bu anlamda yaşadığımız bölgenin tarihi hakkındaki araştırmaları ile dikkat çeken (hatta daha önce, Alemdar şehidi Recep Kahya’nın Rizeli olmadığı beyanına yönelik olarak yazdığımız “Şehit Recep Kahya Rizelidir” şeklindeki yazımıza alınganlık gösterdiği anlaşılan)Sayın Nihat Yasa 9 Aralık’ta “Uzun Mehmet’i Hacı İsmail Ağa mı zehirletti?” başlığı ile bir yazı yazdı ve bu yazıda bazı değişiklikler yaparak 22 Aralık’ta tekrar paylaştı. Sonrasında bahsedilen bu yazı Zonguldak’ta yayın yapan “Halkın Sesi” adlı gazetede de (31.12.2015) yayınlandı ki içeriğinde şahsımızın çalışmalarına da atıflar bulunmakta idi..

UZUN MEHMET KONUSUNUN SEYRİ: Zonguldak’ta 1932’de “ülkemizde kömürün kim tarafından ilk defa kim tarafından bulunup Padişaha kimin tarafından teslim edildiği” konusu hakkında bir komite araştırma yapar ve ülke gündemince ve resmi erkanca Uzun Mehmet adı kabul edilip açıklanır. Fakat “1829’da bulunduğu belirtilen kömür ve kaşifi hakkında özellikle son 30-40 yılda bilgi kirliliğine neden olacak yazılar yazılınca, bir tartışma başlar.

UZUN MEHMET’İN VARLIĞINI VE KİMLİĞİNİ İLK DEFA BİZ AÇIKLAMIŞ İDİK: Uzun Mehmet’in varlığı ve biyografisi hakkındaki bilgi ve belgeleri, ilk defa 7 Kasım 2015 günü Pusula TV’de belgelerle biz kamuoyuna paylaşınca aceleyle yazılan yazılar oldu. Hatta aleyhimizde ifadeler olacak şekilde beyanlarda da yine bizim 7 Kasım 2015 tarihindeki TV’de ilk defa olarak ortaya koyduğumuz belgeleri kullanarak yola çıkıldığına da şahit olduk.. İşte bu yazılar bize, ortaya koyduğumuz konuların doğru yolda olduğunu anımsattı diyebiliriz.

Hatta bu “Uzun Mehmet efsanedir” iddialarına cevap, daha önce, şahsımızın 7 Kasım 2014 Kdz Ereğli Belediye Nikah Salonundaki ifadeleri ile olmuştur. Sonra da 7 Kasım 2015 Pusula Tv’deki programımız ile..

BELLEKLERDE KALAN BAZI SÖZLER:

“Uzun Mehmet efsanedir, bunu zaten Sakaoğlu yazdı”
“Artık Ereğli-Zonguldak’ta Uzun Mehmet yok desen adamı keserler. Bu tartışmalar sağlıklı olmuyor ama yine de gerçekleri söylemek lazım”
“Hassas bir konu, Uzun Mehmet var da diyemem yok da diyemem”

        ***  

Yeni kitabımız UZUN MEHMET’in konusu, ilginç tartışmaları da beraberinde getirdi. Başta belirtelim: kimseyle tartışalım diye bu araştırmaları yapmadık. Utku Koleji ya da başka ödül dağıtacaklara eserimizi sunalım diye yapmadık. Sadece Ereğlili bir insana yapılan haksızlığın giderilmesini sağlamaktı niyetimiz. Sadece o kişinin manevi haklarına sahip çıkmak istedik. Uzun Mehmet’i; “bırakın yerden yere vurulmasını” “hiç de yaşamadı” diyen kalabalık zihniyete “durun yanlış yapıyorsunuz” demekti hedefimiz. Ama bunu derken de doğal olarak Uzun Mehmet için yıllarca “efsane diyenler” şahsımıza kızar gibi oldular. Aslında onlar Kestaneci Muhtarı Ahmet Beyin dediği gibi “mektep medrese görmüş okumuş insanlar”.. Yani aslında onlardan “tebrik ederiz” “güzel bir araştırma yaptınız demelerini, ya da başkaca önerilerde bulunmalarını” bekleyebilirdik. Çünkü onlara ve çalışmalarına “Allah da şahit hep saygı duyduk” hiçbir olumsuz ifade belirtmedik ve yine de kimseye “saygısızlık” addedilecek herhangi bir yazı yazmamaya çalışacağız. Ama birileri görmediği incelemediği kitap için “vikipedia”  kaynaklı demişler. Maddi manevi o kadar emeğimizi yok saymışlar. Onlara sadece “eden bulur” ve “İyi ki mîzan var” “iyi ki Allah’ın hesap günü var” diyorum.. Tekrar ediyorum “sadece Ereğli’nin yerel tarihine, değerli kişilerine sahip çıkma heyecanıyla hareket ettik”. Ama aldığımız gördüğümüz bazı cevaplar için sadece “saygı dairesi dışındaydılar” denilmeli miydi bilmiyorum. Ama, bunları yaşadığımız “tarih içinde” kaydedeceğiz. “İlgili ifadeleri tarihe havale edeceğiz”. Sadece “şu ifadeleri yazdınız” diyeceğiz ama ona bile alınacaklarını biliyoruz.

TARTIŞMA GÖRÜNTÜSÜ: Toplum önünde “okuyan” “yazan” kişilerin tartışmalarının hoş karşılanmadığını düşünürüm. Çünkü “bakın şu mektep medrese görmüş kişilere” denilebiliyor. Zaten her tartışmacının, kendi düşüncesi ve yetişme geçmişi ile (biraz da ideolojik bakışı ile) yani nesnel olmadan konuya bakabileceğinin de düşünülmesi gerekir. Ya da başkaca bir amaç doğrultusunda konuyu tartışmaya açtığının da bilinmesi gerekir. Mesela “yıllarca tarih diye bize Uzun Mehmet efsanesini anlattılar” “Uzun Mehmet hayali bir kişidir ve bunu Sayın Sakaoğlu zaten açıklamıştır” “hatta bu Uzun Mehmet konusu 1975 yılı ilkokul kitaplarında şöylece yer almıştır” diyenlere bazı belgeler sunulduğunda konunun başka yönlere çekilebileceği gibi.. Hatta tartışma yapacağım diye, “muhatabını sayı sayamaz ilk okul çocuğu örneğine” “geriye doğru yılları sayarken Matematik öğretmeni olmanıza gerek yok” kıyaslamasına kadar gidebilir konu. Haliyle de faydalı olunmaya çalışılan toplum, bu tartışmaları istemiyor diye düşünmekteyim.

“Uzun Mehmet efsanedir” konusu, son 30-40 yıldır Türkiye’de yayınlanan bir çok kitapta dergide gazetede işlenmiştir. Bu iddia ile “devletin kabul ettiği bir bilginin hedef alınmasına da” neden olunmuştur. Fakat bu iddia, o kadar kitaplara dergilere girmiş olmasına rağmen, ne Ereğli’den ne Zonguldak’tan ne Bartın’dan ne de Türkiye’den bu iddiayı çürütmeye dair bir cevap metni yazılmamış ve bu efsane iddiası “genel kabul” olur duruma kadar gelmiştir. --

YENİUFUK GAZETESİNDEKİ BİR SORUYA: Sayın Yasa (Ereğli’de yayınlanan) Yeni Ufuk’taki bir yorumunda “Zonguldak Pusula’nın yapmış olduğu yayını da izledim. Tüm bu yayınlardan ve programlardan anladığıma göre (1831 nüfus sayımlarına göre) Uzun Mehmet’in oğlu olduğu söylenen Mustafa 40 yaşındadır. Uzun Mehmet var veya yok. Bu başka bir konu. Bu konuda herhangi bir saptama ve yorum yapmıyorum. Ancak bir kaç soru sormama izin veriniz..!” diyerek birkaç soru yöneltmiştir.

 

Yine Sayın Nihat Yasa’nın şahsımıza yönelik şu ifadelerini de iktibas edelim: “Sayın Çetin, katılmış olduğu bu programda, “tarihi hata” denilebilecek hatalar yaptı, Uzun Mehmet’i savunayım derken bu konuda bazı kalemlerde olan şüpheyi de oldukça artırdı. Çetin’e göre 1830 yılında Uzun Mehmet’in oğulları sırasıyla, Mustafa 40 yaşında, Ahmet 35 yaşında, diğer oğlu  Halil ise 30 yaşındadır. Uzun Mehmet’in çocukları bu yaşlarda olduğu takdirde; sizce Uzun Mehmet kaç yaşında olabilir? Çevrenizde herhangi bir ilkokul üçüncü sınıf öğrencisine bu soruyu sorduğunuzda cevabı rahatlıkla alabilirsiniz… Matematikçi olmanıza dahi gerek yoktur..!” 

Daha birkaç sene öncesinde ‘Uzun Mehmet efsanedir, böyle bir kişi yoktur’ ifadelerinde olduğu gibi, tabii ki insanların hataları olabilir. Fakat yukarıdaki ifadelere cevap olarak (aşağıda paylaştığım), 1932 yılında AKŞAM Gazetesinde “Uzun Mehmet’in Torununun (Rukiye’nin) oğlu (Ali Rıza) Neler Anlatıyor” başlığı altında yayınlanan bir röportajda yer alan ifadelerin okunması yeterli olur zannındayım.

UZUN MEHMET TORUNU ALİ RIZA: *Eğer Osmanlı Arşiv kayıtlarında adı kâşif diye tespit edilemediği halde, 1903 tarihli Sabah Gazetesini dikkate alıp “Kestaneci’den Uzun Mehmet’in varlığını” kabul etmiş biri iseniz, size bir önerim var: “1932 tarihli bir Akşam Gazetesi nüshasında (kitabımızda mevcut) Uzun Mehmet’in torunu olan Ali Rıza Efendi ve oğlu şekerci Hacı İbrahim Efendi ile yapılan röportajda yer alan ifadelerin de dikkate alınması gerekir ki o ifadeler şöyledir:

“Bugün Uzun Mehmet ailesinden en yaşlı erkek Ali Rıza Efendi, Uzun Mehmet’in oğlu Mustafa Efendi’nin kızı Rukiye Hanımın oğludur. Uzun Mehmet’in kömürü nasıl ve ne zaman bulduğu ma’lumdur. Fakat havzaya ilk kazmayı vuran bu işçi mükafatını görememiştir. Uzun Mehmet bir gün maaşını almak için İstanbul’a gittiği zaman Leblebici Hanında yatmıştır. O gece, kendisini Ereğli eşrafından İsmail oğlunun adamları zehirlemişlerdir. İsmail oğlu, Uzun Mehmet’in mükafat ve maaş almasını ve bu muvaffakiyetini çekememiştir. Öldürmek için fırsat aramıştır. Bir rivayete göre, Leblebici Hanında bir kahveci Uzun Mehmet’e verdiği bir fincan kahvenin içine zehir koymuştur. Başkaları Uzun Mehmet’in, handa boğdurulduğuna iddia ederler ki bu doğru değildir. Mezarı Eyi(ü)p’tedir. Fakat yeri belli değildir”..

DİKKAT: İlgili araştırmacıların ve soruşturmacıların, bizzat aile fertlerinden olan Ali Rıza’nın (d.1854-ö.1933) ifadelerini dikkatlice okumaları, tüm tartışmaları bitirir gibidir. Yani ilk defa “Uzun Mehmet’i Hacı İsmail Ağa öldürdü” diyen Ahmet Naim’ler Sina Çıladır’lar değil, bizzat ilgili ailenin fertleridir. Not: Bu cevap niteliğindeki röportajın tamamını, UZUN MEHMET adlı kitabımızın 214 ve 217. sayfalarından okumak mümkündür.

Sayın Yasa “Sina Çıladır''a bir-iki konuda itirazımız var demiştim. Recep Çetin''e de itirazımız var. Kendisi son yıllarda Karadeniz Ereğli’de Uzun Mehmet konusunu sürekli gündemde tutarak, tartışma haline getirdi, Zonguldak''ta katıldığı bir programda da “Buraya Uzun Mehmet konusunda son noktayı koymaya geldim” gibi iddialı sözler de etti” demektedir. Ki bu sözlere yönelik olarak; “bir Ereğlili ve Ereğli yerel tarih ilgilisi olarak” bu ifadelerimi  ‘Ereğli ve Ereğli insanına sahip çıkma heyecanımıza bağışlayıverin’ diyebilirim.

NECDET SAKAOĞLU VE YEREL TARİH: “Uzun Mehmet hayali bir kişidir” diyerek bu konuda tüm dikkatlerin üzerine çekildiği Sayın Necdet Sakaoğlu, Amasra’da görev yaptığı dönemde gerçekten bölge tarihi üzerine önemli çalışmalar yapmıştır. Ama Uzun Mehmet üzerine yaptığı araştırmaların ve yazdığı yazıların hatalı olduğuna dair görüşlerimizi UZUN MEHMET adlı kitabımızda belirtmiştik. Eğer Sayın SAKAOĞLU bugün (geçmişte yazdıklarından dolayı) “hata yaptı” olarak değerlendirilecekse; yine kendi ifadelerini hatırla(t)malıyız:

Eğitimci Yazar Necdet Sakaoğlu, kendisi ile yapılan bir görüşmede, yerel tarihçilik üzerine görüşlerini şu ifadelerle açıklamış: “YEREL TARİHÇİLİK VE YERLİLİK: "Yerel tarihler genel toplum tarihine temel oluşturmalıdır. Yerel tarihleri yazanların da yerellikle bağlantıları çok yönlü olmalıdır, oranın insanı olmalıdır veya oranın insanı olabilecek derecede orayla kaynaşmış olmalıdır. O yerle çok yönlü bağlantınız yoksa yerel tarihçi olmanız zordur. Divriğili olduğum için Divriği tarihine sıcaklık duydum ve orayla ilgili yaptığım çalışmalarda kolay kolay yanlışlığa düşmedim, çünkü her şeyi sorgulayabiliyordum. Örneğin Divriği''de İmam Bey diye tanınan adamı Başbakanlık Arşivi''nde Mir Hüseyin Bey olarak bulmakta güçlük çekmedim".

EVET işte bu ifadeler önemli. Çünkü yaşamadığınız-bulunmadığınız bir yer hakkındaki yazılarınız, hatalı sonuçlara götürebilir. İstanbul’dan Amasra’dan Kurucaşile’den, EREĞLİ hakkında yazılan bazı metinlerin yeni tartışmalar üretebileceğini dikkate almak yerinde olacaktır.

TARİH YAZMAK VE YAPANA SADIK KALMAK: Atatürk’ün şu sözünü okumamış olanınız azdır: “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”(1931)..

Sayın Yasa’nın ilgili yazısı şu ifadelerle son buluyor: “Son olarak kendi adıma söylüyorum. Ne Cumhuriyet’in önemli kurumlarından biri olduğunu düşündüğüm Halkevi’ne, ne de havzaya edebi katkılarını şükranla andığım Ahmet Naim''e karşıyım. Uzun Mehmet’e “Palavradır, masa başında oluşturulan bir kahramandır, hayalidir” falan da diyemem. Ancak hiçbir yerde Hacı İsmail Ağa''nın, Uzun Mehmet’i zehirlettiğine dair bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu nedenle Hacı İsmail Ağa kısmına tamamen palavradır diyebilirim”.

Bu sorgulamalar güzel. Ama şimdi Ereğli’de bazıları şunu sormaya başladı: “Bu zamana kadar Uzun Mehmet yok diyorlardı, şimdi de onu Hacı İsmail Ağa öldürmedi diyorlar. Onların ‘Uzun Mehmet yok’ derken de ellerinde belgeleri yoktu; “Uzun Mehmet’i Hacı İsmail Ağa’nın öldürmesi palavradır”  derken de ellerinde belge bulunmamaktadır. Her iki ailenin fertlerinden bu güne kadar, bu bilginin dışında bu bilgileri yalanlayan başka bir bilgi aktarılmamışken, “palavra” kelimesinin kullanılması, tarih yazanın tarih yapana sadık kalması mıdır? Bunu bilmiyoruz.

Yukarıda belirtilen “hiçbir yerde Hacı İsmail Ağa''nın, Uzun Mehmet’i zehirlettiğine dair bir bilgi ve belge bulunmamaktadır” ifadesini şöyle değerlendirmek mümkün müdür acaba.. Günümüzde (olanca teknolojik gelişmeye rağmen) faili meçhuller fazlaca olduğuna göre, Uzun Mehmet’in kaldığı bir handa faili meçhul olacak şekilde öldürülmüş olabileceği ihtimalini değerlendirmek hiç olası değil midir acaba?.

Burada Cemal Kutay’ın yazdığı şu ifadeleri de iktibas edelim: “(Mehmet’i öldüren kişiler) Efendilerinden bir kan ve can karşılığı atıye (ihsan-hediye) alacaklardı. Ertesi gün hancı; UZUN MEHMET’i yatağında ölü olarak buldu. DUDAKLARI MORARMIŞ VE ŞİŞMİŞTİ. Zehirlendiği, bir cinayete kurban gittiği besbelli idi. Kimse bu işin iç yüzünü karıştırmadı ve hesap sormadı. Kömürü bulan Türk köylüsünü, o zaman İstanbul’da ölen veya öldürülen bir çok Türk köylüleri gibi bir hayır sahibi, bilinmez bir yere gömdürdü.

 Demek istediğimiz o ki; 1916’dan beri (rivayet olarak bile olsa) resmi belgelerde bile yer eden, Hacı İsmail Ağa’nın Uzun Mehmet’i öldürdüğüne dair rivayet bilginin, 2016 yılında “palavra” olduğunun belirtilebilmesi için de “bilgi ve belge sunulması” gerekmez mi?

DONALD QUATAERT VE AHMET A. ÖZEKEN: “Madenciler ve Devlet” kitabında (Ahmet Ali Özeken’in bazı çalışmalarını dipnot gösteren Quataert “Uzun yıllar süren arayıştan sonra Uzun Mehmet kömürü buldu, İstanbul’da ödülünü aldı ve daha sonra kendisini kıskanan İsmail Ağa tarafından öldürüldü” ifadelerini yazar.(sayfa-33).

NEREDE ÖLDÜRÜLMESİ KARARI: Yine Sayın Yasa’nın ifadeleri arasında yer alan şu ifadeler de Sayın Sakaoğlu’nun bazı ifadeleri ile benzer gibidir: “Hacı İsmail Ağa’nın adamlarının Leblebici Han’ına kadar gitmesine, o kadar yolu yürümelerine ne gerek vardı, bu işi o zamanlar bomboş olan Gülüç’te ya da Göktepe Altı’nda, ya da biraz daha ileride Alaplı’da daha rahat yapabilirlerdi. Öyle değil mi?”.. Yine bu ifadelerin de “tarih yazanın, tarih yapana saygısı” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmez mi diye düşünmekteyiz. Hem “neyin nerede nasıl yapılacağı konusu-yorumu”, tarih yazımının işi olmamalıdır.

TARİHÇİ YAZAR CEMAL KUTAY: Yine yukarıdaki soruya cevap olabilir düşüncesiyle (218 kitap yazdığı belirtilen büyük tarihçi) Yazar Cemal Kutay’ın bu konudaki bir yazısında yer alan şu ifadeyi de yazalım: “Mütesellim kurnaz bir adamdı. UZUN MEHMET’i kendi adamlarına Ereğli’de öldürtmenin tehlikeli olabileceğini düşünüyordu. Onu, başka bir yerde, başkalarına öldürmeli idi”..

Not: Mütesellim ya da Ayan kimdir konularıyla yazıyı uzatmak istemiyorum ama her iki kavramdan da aynı kişinin çıkacağını düşünürüm ki Hacı İsmail’in “Ereğli ayanı” olduğunu belirten fazlaca arşiv belgesi bulunmaktadır. Sadece o belgelerde Mütesellim kavramı kullanılmamıştır… (MÜTESELLİM: Tanzimat’tan önce beylerbeyi ve sancakbeylerinin, bölgelerindeki sancak ve ilçeleri kendi adlarına yönetmekle görevlendirdikleri kimse. AYAN: 1-Osmanlılarda, bir kentin ileri gelenleri. 2-Osmanlılarda, XVIII. yüzyıldan bu yana illerin yönetiminde yetki kazanmış yerli kişilerdir denilmektedir.)

Sayın Yasa Hocamızın yine şu ifadelerini de aynı düşünceyle değerlendirmekteyiz: “Anlatılanlara göre, Uzun Mehmet’i İstanbul’da Leblebici Hanı’nda zehirleterek yok eden kişi... Adamları Karadeniz Ereğli’den kalkmış İstanbul’a gitmiş. Elliden fazla hanın bulunduğu Sirkeci’deki Leblebici Hanı’nda, Uzun Mehmet’i elleriyle koymuş gibi bulup, kimseye çaktırmadan, kaşla göz arasında kahvesine zehri doldurmuş… Bütün bu olanları, ne Uzun Mehmet görmüş, ne de handaki diğer kişiler... Kestaneci köyünden Uzun Mehmet de içmiş kahveyi, sonrasında Abbas yolcu...(!)”

“İstanbul’da 50’den fazla han olduğu”nu belirten Sayın Yasa’nın ifadelerinden okuduktan sonra İstanbul Hanları üzerine şöyle bir inceleme yaptığımızda, şu ifadelere şahit olduk: “Kent tarihi konusunda araştırmalarıyla tanınan Rüknü Özkök’e göre, (İstanbul’daki) tarihi hanların sayısı tam bilinmiyor. Özkök, 19’uncu yüzyıl sonlarında Suriçi’nde 243, Galata tarafında da 101 han sayıldığını, 1912 yılında basılan ‘Hanlar’ isimli bir broşürde 550 han sayıldığını” belirtiyor. Yani İstanbul’da Uzun Mehmet’i arayanların işi bir hayli zor. Ama İstanbul’a gittiği belirtilen “o meçhul kişiler” “Ereğli’den sağlıklı bilgiler almadan İstanbul’a gitmemiş olmalı” diye düşünmenin ötesinde yorum üretmek zor. Biz o meçhul kişilerin İstanbul’a gittiğini ve öldürdüğünü belirten kişiler değiliz ama bu bilgilerin 1930 yıllarında bir çok yazar tarafından yazılmış olduğunu düşünürseniz, o kadar “yazar-okur-araştırır kişilere de bu palavrayı siz uydurmuş olmalısınız” mesajı da gider. Yani (o zaman) böyle yazan tüm yazarlar, palavra peşinden gitmiş olmalıdır. Ayrıca, hikayede belirtilen bu “ölüm-han vb” bilgilerin, “sağlam kaynaklar ve bilgi edinmeler” sağlandıktan sonra yazılmış olduğunu düşünmek de olası değil midir. Yoksa yukarıda da dediğimiz gibi, bu bilgileri yazan Cemal Kutay-Tahir Karauğuz-Hikmet Feridun Es gibi bir çok yazar, millet vicdanında yanlış bilgileri paylaştıkları için yargılanma durumuna da düşürülecektir. Yani bu yazarlar da o ifadelere göre “palavra” bilgiler yazmış olacaktır ki bu durum tarihi daha acınası hale sokar!.

HACI İSMAİL KONUSUNU İLK DEFA AHMET NAİM YAZMAMIŞTIR:  Sayın Yasa’nın belirttiği gibi bu ölüm iddiası, ilk defa Ahmet Naim ya da Sina Çıladır tarafından yazılmamıştır ve bu yöndeki ifadeler, haksızlığa neden olabilir. Ayrıca “Uzun Mehmet konusu 100 yıl önceki bir olay. Bugün toplumda adam dedesini bilmiyor, yüz seneyi nerden bilecek!” ifadelerini de değerlendirdiğimizde şunu söyleyebilirim: “Uzun Mehmet hikayesinin ortaya konulmasında HALKEVİ’nin de Ahmet Naim’in de yaptıkları tek şey; ma’lumun ilan edilmesi gibi geliyor bana”. Onlar saha çalışması ve sadece derleme çalışmaları yapmışlardır. Fakat şunu da kanaatim olarak belirtmeliyim ki onlar bu hikayeyi yazdıktan sonra sağlam belgeler – arşiv kayıtları vb çalışmaları ortaya koy(a)mamışlar ve durum bugünkü bu tartışmalı halini almış gibidir.

YAZAR EKREM MURAT ZAMAN bir yazısında (Zonguldak Tarihinden-29 Kasım 2013) şu ifadeleri yazar: “Zonguldak Kaymakamı Ahmet Cevdet’in, Zonguldak’ın bağlı bulunduğu Bolu Mutasarrıflığı’na, 23 Aralık 1916 tarihinde gönderdiği -40 sayfadan oluşan- raporda iki ayrı söylentiye yer verilir:  “1829 yılı Zafranbolu (Safranbolu) kaymakamı Hacı İsmailoğlu İsmail Ağanın çubukçusu  (Ereğli’nin Niren köyünden) Çatalağzı’nda bulduğu numuneleri İstanbul’a götürüp padişah ikinci Mahmut’a sunduğu ve mükafatlandırıldığı”    şeklindedir. Raporda  yer verilen bu söylentiler, Başkent İstanbul’a kömür örneklerinin gönderilmesine ilişkindir”. Yani eğer Hacı İsmail’in kömür kaşifi Uzun Mehmet’i öldürmesi palavra ise bunu halk arasındaki söylentilerden hareketle derleyen ve resmi evrakta belirten Zonguldak Kaymakamı Ahmet Cevdet de bu palavrayı taa 1916’da sunmuş olmalıdır.

TANER ÖZBAĞ: Sayın Yasa’nın ifadelerinde “Kendinizi, bazı kaynaklarda Uzun Mehmet’i zehirlettiği ileri sürülen Hacı İsmail Ağa’nın torunları yerine bir koyun..! Hangi duygu ve düşünceler içinde olurdunuz?” deniliyor ki Kdz Ereğlili bir öğretmen olan Saygıdeğer Hocamız Taner Özbağ’ın bu konuda yazdığı şu bilgiyi bir cevabi anekdot olarak paylaşmalıyım: “Kadir Tuncer Beyin olayı (Uzun Mehmet’i) red tezi doğruysa; büyüklerimizin bize anlattığı, eskiden Ereğli''de yapılan anma günlerinde Uzun Mehmet''in kahvesine zehir koydurarak öldürdüğü belirtilen zatın (Hacı İsmail Ağa’nın) torunlarının, utançtan başları önde (eğik) hâllerini nereye koyacağız? Aileleri "böyle biri yaşamadı ki, bizim dedemiz zehirlemiş olsun..." demezler miydi?7 Kasım 2014”..

Öldürme hadisesine gelince de şu kanaatimi paylaşmak isterim. Yıl 1800’ler. Siz bir bölgenin hakim insanısınız. Her şey sizden sorulur. Sizin bölgenizde devletin çok önemseyeceği bir maden bulunsa, bu durumdan size haber verilmese ne düşünürsünüz. Aynı kişi ödül alacağım hesabıyla bulduğu madeni devletin en üst düzeyine kadar götürse, sizin hiçbir şeyden haberiniz olmasa yine ne düşünürsünüz. Bırakın 1800’leri, 1990’lı yıllara gidin, köy muhtarları bile köyün ağası hüviyetinde değil miydi Türk töresinde.. (Mesela ben hatırlıyorum, muhtara bir evrak imzalatmak için gittiğim kahve köşesinde muhtarın 52 kağıdının bitmesi için köşede iki saat beklediğimi..) O zamanlar Cumhurbaşkanı Başbakanı gibi kişilere, bugünkü yazılanları düşünmek bile olası değil.. Günümüzde adam klavyenin başına oturmuş (facebook’ta mikrop’un mikropluklarını paylaşarak); Cumhurbaşkanı Başbakan Vali Kaymakam demeden-dinlemeden, ağır ifadeler döktürüyor. Açıkçası (bu çerçevede) eğer anlatılan o hikayeler aynıyla yaşanmışsa, bahsedilen Uzun Mehmet’in öldürülmesi hadisesi olağanüstü abartılacak bir hadise gibi algılanmaz diye düşünürüm. Sadece “Padişah bir kaşifi neden korumadı” diyebilirsiniz. Yine, “dönemin şartlarını, 1800’lü yılların ağalık hikayelerini hatırlamak gerekir” diyebilirim sadece.

SON SÖZ: Asıl konumuzun Uzun Mehmet olduğunu tekrar hatırlatıp, “konunun saptırılarak” “onu kim öldürdü, nasıl-nerde öldürdü, orada değil de şurada öldüremez miydi” şeklindeki komplo teorileri, sadece konuya bakışı saptırır. Zaten tekrar edelim ki Uzun Mehmet’in öldürülüşü rivayetleri, “sadece faili meçhullerde kalmış gibidir”. Sadece “halkın genel kabulü” olarak devrin önemli kişisinin adı belirtilmektedir. E tabii ki bizzat kendisi öldürmediğine göre, resmi evraklarda yer almaması da normaldir. Ama resmi evrakta yer almadı diye (yani tabir-i caizse, rüşvetin belgesi yok diye) olayı değişik boyutlara çekmenin anlaşılabilirliği de yoktur..

Hâsıl-ı kelam; “Osmanlı arşiv kayıtlarında ise Hacı İsmail Ağa var da,  ne Uzun Mehmet, ne de  böyle bir konu bulunuyor” diyen Sayın Yasa Hocamızın 9 Aralık’ta (aceleyle) yazdığı yazıya, (22 Aralık’ta eklediği) “..Uzun Mehmet''in kömürü bulduğu kısmına herhangi bir itirazımız yoktur. Çünkü kömürü Uzun Mehmet''in bulduğu görüşü zaten Osmanlılardan gelen bir bilgidir” cümlesi-bilgisi, zaten bizim asıl-öncelikli niyetimiz ve hedefimiz idi. Bizim için önemli olan, “Ereğlili Uzun Mehmet’in varlığının kabul edilmesidir” “maksat hâsıl olmuştur” vesselam..

Bu çalışmalarımız ile ve Ereğli tarihi üzerine beyin fırtınası yarattığı için, “Uzun Mehmet tartışmalarına son noktayı koyma” azmimizi takdirle karşılayacağına inandığım, Sayın Nihat Yasa Hocamıza teşekkürler…



12.01.2016 10:44:33

Bu yazı 2928 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (13)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )

13.01. 15:55:50
ereglili diyor ki;

Allah aşkına bir tarihten anlayan adam çıkıp da recep hocanın bu kitabini tebrik edici bir ifade yazamaz yaa.bu kadar mi tebrik takdir yoksunusunuz ya.adam ereğli tarihine dair 50 yildir tartışılan konuyu kitap yazmış.simdi birileri recep hocanın çalışmasına yönelik olumsuz şeyler üremeye çalışıyor.bırakın beyler bu lsleri.uzun mehmet vardır ve var olacaktır.sağol recep hoca.
17.01. 02:22:15
Uzunmehmet diyor ki;

Uzunmehmet özel isim olduğundan bitişik yazılmalıdır. Saygılar
26.01. 17:56:24
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin; benden bahsederek, “Sayın Yasa (Ereğli’de yayınlanan) Yeni Ufuk’taki bir yorumunda “Zonguldak Pusula’nın yapmış olduğu yayını da izledim. Tüm bu yayınlardan ve programlardan anladığıma göre (1831 nüfus sayımlarına göre)Uzun Mehmet’in oğlu olduğu söylenen Mustafa 40 yaşındadır. Uzun Mehmet var veya yok. Bu başka bir konu. Bu konuda herhangi bir saptama ve yorum yapmıyorum. Ancak bir kaç soru sormama izin veriniz..!” diyerek birkaç soru yöneltmiştir.” diyorsunuz. 1-Sorduğum soruların tamamını buraya alsaydınız, okurlarda görürdü. Madem soruları biliyorsunuz, o zaman bu soruları siz yanıtlayınız…
26.01. 17:57:10
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin, yine burada benim yazıma atıfta bulunarak diyorsunuz ki; “Bu sorgulamalar güzel. Ama şimdi Ereğli’de bazıları şunu sormaya başladı: “Bu zamana kadar Uzun Mehmet yok diyorlardı, şimdi de onu Hacı İsmail Ağa öldürmedi diyorlar. Onların ‘Uzun Mehmet yok’ derken de ellerinde belgeleri yoktu; “Uzun Mehmet’i Hacı İsmail Ağa’nın öldürmesi palavradır” derken de ellerinde belge bulunmamaktadır.” “Ereğli’de bazıları sormaya başladılar” diyorsunuz, Karadeniz Ereğli’de kimin sorup sormadığını bilmem ama, eğer Hacı İsmail Ağa’nın ailesi sormaya başlarsa ne yapacaksınız?
26.01. 17:57:52
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin, bana yukarıdaki yazınızda; Uzun Mehmet’i Hacı İsmail Ağa’nın zehirlemediğine dair bir belge soruyorsunuz. O zaman ben sorayım. 1-Olmayan bir olayın belgesi olur mu?
26.01. 17:58:35
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin, yine bana atfen diyorsunuz ki; “Demek istediğimiz o ki; 1916’dan beri (rivayet olarak bile olsa) resmi belgelerde bile yer eden, Hacı İsmail Ağa’nın Uzun Mehmet’i öldürdüğüne dair rivayet bilginin, 2016 yılında “palavra” olduğunun belirtilebilmesi için de “bilgi ve belge sunulması” gerekmez mi? 1-1916’dan beri hangi resmi belgelerde Hacı İsmail Ağa’nın Uzun Mehmet’i öldürdüğüne dair bilgi bulunmaktadır? 2-Bu belgeler hangileridir? 3-Siz yukarıda zaten rivayet bilgi diyorsunuz. Bir rivayet bilgi(!)nin karşılığında belge mi istenir?
26.01. 17:59:35
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin; bu yazınızda “….Yani eğer Hacı İsmail’in kömür kaşifi Uzun Mehmet’i öldürmesi palavra ise bunu halk arasındaki söylentilerden hareketle derleyen ve resmi evrakta belirten Zonguldak Kaymakamı Ahmet Cevdet de bu palavrayı taa 1916’da sunmuş olmalıdır.”diyorsunuz. 1-Ahmet Cevdet bu raporunda Hacı İsmail Ağa’dan mı bahsediyor? 2- Ahmet Cevdet’in raporunda Hacı İsmail Ağa’nın Uzun Mehmet’i zehirlettiği yazıyor diyorsunuz. Bu raporu paylaşır mısınız?
26.01. 18:00:17
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin; yazınızda “İstanbul’da 50’den fazla han olduğu”nu belirten Sayın Yasa’nın ifadelerinden okuduktan sonra İstanbul Hanları üzerine şöyle bir inceleme yaptığımızda, şu ifadelere şahit olduk: “Kent tarihi konusunda araştırmalarıyla tanınan Rüknü Özkök’e göre, (İstanbul’daki) tarihi hanların sayısı tam bilinmiyor. Özkök, 19’uncu yüzyıl sonlarında Suriçi’nde 243, Galata tarafında da 101 han sayıldığını, 1912 yılında basılan ‘Hanlar’ isimli bir broşürde 550 han sayıldığını” belirtiyor. Yani İstanbul’da Uzun Mehmet’i arayanların işi bir hayli zor.”diyorsunuz. Ben İstanbul’da 50’den fazla hanın olduğunu yazmadım. Benim yazdığım Sirkeci’de elliden fazla hanın olduğu üzerinedir.
26.01. 18:00:51
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin; bu yazınızda TANER ÖZBAĞ’dan sonra ( işareti koyarak ve sonrasında da “Sayın Yasa’nın ifadelerinde” diye devam ediyorsunuz. Sanki; Sayın Taner Özbağ’ın bana bir cevap verdiği gibi bir intiba oluşmaktadır. Oysa ki; sayın Özbağ’ın ne kendisini tanırım, ne de bu konuda kendisiyle bir görüşmem olmuştur. Lütfen düzeltiniz…
26.01. 18:01:30
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin, Necdet Sakaoğlu’nun bir yazısından alıntı yaparak ve bunu bugüne uyarlayarak “EVET işte bu ifadeler önemli. Çünkü yaşamadığınız-bulunmadığınız bir yer hakkındaki yazılarınız, hatalı sonuçlara götürebilir. İstanbul’dan Amasra’dan Kurucaşile’den, EREĞLİ hakkında yazılan bazı metinlerin yeni tartışmalar üretebileceğini dikkate almak yerinde olacaktır.” diyorsunuz. 1-Uzun Mehmet konusu sizce yerel bir konu mudur? 2-Bir dönem Karadeniz Ereğli’de bulunmuş ve yaşamış bir kişi olarak bunları bana mı söylüyorsunuz? 3-Asıl olan yazılanların belgeye dayalı olması değil midir? 4-Uzun Mehmet’i yazan diğer yazarlar nerelidir? Hepsinin memleketi Karadeniz Ereğli midir? 5-Siz Kestaneci köyünden ya da Karadeniz Ereğli’nin hangi mahallesindensiniz? 6-Siz Karadeniz Ereğli konusunda ambargo mu koydunuz?
26.01. 18:02:11
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin burada da benim yazımdan alıntı yaparak; “Osmanlı arşiv kayıtlarında ise Hacı İsmail Ağa var da, ne Uzun Mehmet, ne de böyle bir konu bulunuyor” diyen Sayın Yasa Hocamızın 9 Aralık’ta (aceleyle) yazdığı yazıya, (22 Aralık’ta eklediği) “…Uzun Mehmet''in kömürü bulduğu kısmına herhangi bir itirazımız yoktur. Çünkü kömürü Uzun Mehmet''in bulduğu görüşü zaten Osmanlılardan gelen bir bilgidir” 1-Burada da tekrarlayayım. Bu söz; kömür ve Uzun Mehmet konusunu; bazı yazarların, Cumhuriyetin kurucu kadroları tarafından uydurulduğu iddialarına karşı söylediğim bir sözdür. 2- “Osmanlı arşiv kayıtlarında ise; Hacı İsmail Ağa var da, ne Uzun Mehmet, ne de böyle bir konu bulunuyor” sözüm yalan mı? 3-Uzun Mehmet ve kömür konusu; Osmanlılar döneminde 1903 yılında Sabah Gazetesi’nde yayınlandığı ifade edildiği için şu an itibariyle bende hasıl olan düşünce budur.
26.01. 22:07:34
NİHAT YASA diyor ki;

Sayın Çetin, önce bu yazınızı gördüğümde herhangi bir yorum yapmayı düşünmemiştim. Ancak; bu konuda sessiz kalmamın bu yazılanların okuyucularda doğru olduğu gibi bir intiba oluşturabileceği için yanıt vermeye karar verdim. Yazınızda “Bu anlamda yaşadığımız bölgenin tarihi hakkındaki araştırmaları ile dikkat çeken (hatta daha önce, Alemdar şehidi Recep Kahya’nın Rizeli olmadığı beyanına yönelik olarak yazdığımız “Şehit Recep Kahya Rizelidir” şeklindeki yazımıza alınganlık gösterdiği anlaşılan)” diyorsunuz.Ben de soruyorum. 1-Madem öyle; Alemdar’ın Lostromosu Recep Reis’in Rize’nin Pekmezci köyünden olduğunu, verilen şehit maaşını ailesinin aldığını, adının da Recep Kahya olduğunu, gemideki görevinin ne olduğunu resmi belgelerle ispatlayınız..… 2-Alemdar ile ilgili yazın Milli Savunma Bakanlığı’na,Genel Kurmay’a ve ATESE’ye…Bu kurumlardan gelecek cevap bu konuda sizi haklı çıkarsın; ben Nihat Yasa olarak özür dileyeceğim…O kadar iddialıyım…
27.01. 15:38:59
GÜRDAL ÖZÇAKIR diyor ki;

Sayın ÇETİN gerçekten işiniz çok zor.Sayın YASA'nın tespitleri kendi içinde hepsi çok tutarlı ve mantıklı yani belirli bir tarih metodolojisi gerektiriyor.Sayın YASA'yı acelecilikle suçlamışsınız ama sizin kitapta aceleye gelmiş gibi gözüküyor.Bu sene 2 ayrı tanıdığımın kitaplarına zaman ayırarak editörlük yaptım.Kitaplar 180 sayfa civarında 2 kez görsellere dipnotlarına kadar gözden geçirdim.MAKARİOS kitabınızıda aynı şekilde basıldıktan sonra gözden geçirmiş size dönüş yapmıştım tarih adına bir şeyler yapmak isteğiniz ve enerjiniz var.Bundan sonra bana gönderin demem abes olur ama bunca yaşanana rağmen gocunmam yardımcı olurum.Ama tavsiyem tarih mezunu bir arkadaşa gönderin ön incelemeyi yapsın.Saygılarımla...


Şu anda 6 kişi online
Toplam ziyaret : 76.114.137

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
YAZIK DEĞİL Mİ MEMLEKETE!!!


Devamını oku »

22.04.2024 09:17:43 tarihinde yazıldı
232 kez okundu

SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
555 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

EMİN ELLERDE OLUNCU..!


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1473 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
559 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri