(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

(!)

Recep ÇETİN

Yukarıdaki işaretin, Ünlem işareti olduğunu bilmeyeninizin olmadığını düşünerek, önce ünlem işareti nerede konulur sorusuna cevap bulmaya çalışalım.

Ünlem (!) daha çok sevinme-kızma-korku-mutluluk-şaşkınlık gibi aşırı heyecan bildiren ifadelerin sonuna konulur. Ayrıca; çağrı, emir, hitap ve yasaklama bildiren cümlelerin sonuna da  ünlem işareti konulur.

Bazı örnekler:

*Ey, Türk gençliği! Birinci vazifen ...

*Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz''dir, ileri!

*Bravo, çok iyi bir konuşmaydı!

*Eyvah, ev yanıyor!

*Eyvah!

Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir. (Necmettin Halil Onan)

Yukarıdaki örneklerden sonra Ünlem İşaretinin kullanıldığı bir başka anlama geçelim.

        ***

Ünlem işaretinin parantez içinde verildiğini görürseniz yani (!), bu durum; işaretten önceki anlatılan ifadelerin iğnelenmesi-saçma bulunması ve açıkçası dalga geçildiği anlamını verir.

 

Örnek:  “… dört kitap basan bir yazar (!) bana savaş açtı”..

Bir de bu cümlenin sonunda gülücük işareti (J) konulur ki ilgili konu da ilgili kişi de iyice “makaraya” alınır.

Örnek: “… dört kitap basan bir yazar(!) bana savaş açtı J”.. Hemen belirtmeliyim ki savaş denilen konu; Ereğli’de Uzun Mehmet’in yok denilmesine dair, böyle bir kişinin yaşadığı araştırma tezimizidir. Savaş kelimesini uygun görmem. Çünkü “Ereğli’mizin en tarihi öneme haiz kişisinin varlığını ortaya koyma mücadelemizin” bu şekilde algılatılmasının doğru olmadığını düşünürüm.

Bu ifadeler, yabancısı olduğumuz ifadeler değil.. Bize bugün “ünlem işaretini” layık gören Sayın Başkan daha önce de yine facebook köşelerinde şahsımıza yönelik olarak: “bir tanesi” - “vatandaş” “çaresiz” gibi tanımlamalarda bulunmuştu. O zaman biz bu ifadelere cevap olarak “sadist duygularından mutluluk çıkarmasını, kendi hissiyatına bırakıyorum” demiştik. Yine aynı ifadelerimiz geçerli. Çünkü, “insanları noktalama işaretleri ile işaretleyen zihniyete” başka bir cevap verebilecek uzmanlıkta değilim.

Şimdi son örneğe açıklık getirelim. Ereğli Tarih Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği Başkanı, facebook’ta “Yıllarca tarih diye bize (Uzun Mehmet) efsanesini anlattılar” şeklindeki bir yoruma dahil olup, şahsımızı kast ederek “Aman ha 2007 de bloğumda Necdet Sakaoğlu''nun makalesini paylaşmıştım copy paste wikipedia katkılı 4 kitap basan bir yazar(!) bu yüzden bana savaş açtı ifadelerini kullanmış.

Hemen belirteyim ki bu ifadelerim, kızgınlık-alınganlık ifadeleri olmayacak. Çünkü kötü sözler de kötü işaretler de sahibini ilgilendirir. Büyük bir yazar olma iddiasını asla taşımadım kullanmadım.

Ünlem işareti “güya” yazarlığımıza yönelik bir küçük düşürme ilintisi.. Medyada son 6-7 yıldır çeşitli yazı ve araştırmalarım yer aldı. Binleeerce tıklanma-okunma sayıları bulunmaktadır. Şu an da Ereğli Hakimiyet’te 1 yılı aşkındır (haftada bir Ereğli kültür ve tarihine dair) araştırma çalışmalarımı paylaşıyorum. Ereğli kültür ve tarihine dair faydalı olmaya ve dolayısıyla da insanları kültür tarih odaklı bir düşünce içine çekmeye çalışmaktayım. Bundan dolayı olacak ki medyada şahsımız tanıtılırken “araştırmacı-yazar” ifadeleri ekleniyor. Bunlar eklense de olur eklenmese de. Benim için olmazsa olmaz değildir. Ama diyelim ki medyadaki dostlarımızın bu (yazı yazan kişi anlamında) “yazar” sıfatını şahsımıza layık görüp ekliyorlarsa, peki birilerini huzursuz eden ne ola ki?.

Bu duruma cevap ararken Ali Ceylan Ağabeyin facebook üzerinde yazdığı ifadeler dikkatimi çekti. Neden yazdı, kime yönelik olarak yazdı bilmiyorum ama ifadeleri aynen şöyle: Tebrikler Recep Çetin hoca... Her ne kadar birileri övünme yerine KISKANMAYI tercih ediyor olsa da yaptığın iş kolay değil... İşini düzgün yapan kim alkışlanmış ki? Adamlar, kıskanmaktan alkışlamaya elbette zaman bulamıyorlar.. Hazretler çok meşgul olmalılar....” Ali Ağabey başka bir gün de şunları yazmış: Dostlar... Riyadan, kibirden, kıskançlık gibi çok aşağılık bir duygudan uzak hayırlı bir gün diliyorum.... Başkalarının başarıları bizleri gururlandırmalı, özendirmeli sakın ola KISKANDIRMAMALI... Eğer, bu "kıskandırma" bizi çalışmaya, başarılı olmaya vesile olacaksa eyvallah.. Ama, çekememezlik duygusunu içimizde derinleştirecekse yazıklar olmalı....”

 “Orhan Gazi ve Bir Fetih” adlı kitabımızda Ereğli’de Orhan Gazi döneminin izlerini eserlerini aradım. Fakat her platformda “Ereğli Bayezid döneminde para ile satın alınmıştır”ı savunanlar, kitabımızı “tehlikeli kitap” ilan etti. Bir eserin tabii ki hataları vardır ve olacak. Yani kitabımızın da hatalı gördüğünüz noktaları olması muhtemeldir. Hem gördüğünüz hata, sadece sizin gördüğünüz-düşündüğünüz hata da olabilir.

Ayrıca kitaba tehlikeli yaftası vuranlar, şahsımı Ereğli tarihinin en önemli kişisini savunma durumuna düşürenlerdir. Onlara göre EREĞLİ’DE UZUN MEHMET DİYE BİRİ YAŞAMAMIŞTIR. Uzun Mehmet efsanedir. İşte bu durum, tam bir TEHLİKELİ durumdur. Allah aşkına, Ereğli’de o kadar Uzun Mehmet torunu olduğunu belirtenler varken, siz nasıl bu kişi “sahte bir kahraman, sahte bir kişi” diyebilirsiniz. Bu durum tehlikeli değil midir? Hem de resmi tarihin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kabul ettiği bir gerçekken. Her yıl Valilerin Kaymakamların Milli Eğitim Müdürlüklerinin törenlerle andığı bir kişiyi nasıl “efsane-sahte bir kişi” dersiniz. Ekmeğini yediğiniz devlete karşı, savunduğunuz tezler “tehlikeli” değil mi?.. Madem devletin savunduğu bilginin-tezin doğru olmadığını düşünüyorsunuz, o halde neden devlete yardımcı olabilecek bilgilerinizi belgelerinizi ortaya koymuyorsunuz. Neden sadece “istemezük”?.. Bu tezi ortaya koyanlar, yıllarca bu doğrultuda yazılanlar-yazanlar, önemli yazarlar hep bir masal uğruna hep bir efsane uğruna mı çalıştılar?.. Peki neden şu Yunan (Herkül) efsanesini bu kadar dile getirmiyorsunuz. Yani, Yunan (Herkül) efsanesi “cici”, ama Uzun Mehmet “masal-yalan-sahte” öyle mi? (E olacak o kadar çünkü Herkül, tanrılar kıralı Zeus ile Miken kralının kızı-prensesi Alkmene''nin oğludur.)

Zonguldak merkezde yaşayan bir insanın “Yıllarca tarih diye bize (Uzun Mehmet) efsanesini anlattılar” ifadesinin altına “aman haa” deyip, “size de savaş açar” anlamında tahrik edici ifadeler “tehlikeli” değil midir?

Ereğli Tarih Derneği Başkanının hâlâ “EREĞLİ’li olan Uzun Mehmet’in ‘efsane’ olduğunu ‘düşünmesi ve belirtmesi’ anlamına gelen o ifadeler tehlikeli değil midir?.

        ***

BİZE NELER OLUYOR: Haber Hayat’ın imtiyaz sahibi Doğan Gönüllü korkuttu Ereğli’yi. Sonra da Yaşar Balcı.. Beyin kanaması geçiren Sayın Gönüllü’ye ve Sayın Balcı’ya “geçmiş olsun” dileklerimi iletirim.

TEŞEKKÜR: Uzun Mehmet’in bir efsane olduğu iddialarına yönelik olarak yazdığımız “UZUN MEHMET” adlı kitabımıza dair 22.12.2015’te (Yeni Ufuk’ta) “RECEP ÇETİN’İN KİTABI ÜZERİNE” başlığı altında bir köşe yazısı yayınladı. Yine Sayın Çıladır 26 Aralık tarihli yazısında: “HAYALCİLER HAYAL OLDU! “Uzun Mehmet tarihe yerleşen hayaldir…” Yıllar geçti, devran döndü ve… Hayalciler, tarihçiler arasına yerleşen hayallere döndü !.. Onlar adına üzülüyorum” ifadelerini kaleme aldı. Bu vesile ile Sina Çıladır Ağabeye teşekkür eder, saygılarımı arz ederim.

SON SÖZ: Sadece “ölmeden önce bir şeyler yapmalıyız ve geride bir şeyler bırakmalıyız” düşüncesi ile güzel kentimiz EREĞLİ adına yararlı olacağını düşündüğümüz çalışmalara imza atabilmenin ötesinde bir duygu ve düşüncemiz yok. Böyle biline. (Ünleme gerek yok. NOKTA.)

BİR HİKAYE: ŞAHSİYET konulu bir hikayeyiyi de şöylece paylaşalım: Sınıf, talebelerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıdan girer. Sınıfa bir bakış atıp kürsüye geçer. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) yazar. ''Bakın'' der.  ‘Bu, şahsiyettir. Hayatta sahip olabileceğiniz en kıymetli şey...''

Sonra (1)''in yanına bir (0) koyar: ‘Bu, muvaffakıyettir. Başarılı bir kişilik (1)''i (10) yapar''. Bir (0) daha... ‘Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz''. Sıfırlar böyle peşpeşe uzayıp gider: Kaabiliyet... disiplin... muhabbet... azim... gayret... İlâve edilen her yeni (0)''ın şahsiyeti 10 kat zenginleştirdiğini anlatır hoca... 

Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)''i siler. Geriye bir sürü olimpiyat halkası gibi sıfır kalır.

Ve Hoca yorumunu patlatır:  “ŞAHSİYET YOKSA, ÖBÜRLERİ HİÇTİR''.



30.12.2015 11:54:59

Bu yazı 2244 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (0)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )



Şu anda 41 kişi online
Toplam ziyaret : 76.034.476

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
SEÇİMİ KİM KAZANIR?


Devamını oku »

21.03.2024 16:52:50 tarihinde yazıldı
811 kez okundu

SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
424 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

ÇABALARINI GÖRÜYORUM


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1441 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
557 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri