(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

Armağan “UZUN MEHMET EFSANESİ”

Recep ÇETİN

Aşağıdaki yazılar; Yazar Mustafa Armağan’ın “Ereğlili Uzun Mehmet’in efsane olduğuna dair” düşüncelerini içermektedir:

 06.05.2006-   MUSTAFA ARMAĞAN 

 

Uzun Mehmet, Osmanlı yönetiminin kömür ihtiyacının ve toplumun bu ihtiyaç doğrultusunda bilinçlendirilmesi çabasının bir uzantısıdır ve efsaneyi yaymaktan maksat, insanları kendi çevrelerinde muhtemel kömür yataklarını bulmaya ve hükümeti haberdar etmeye yönlendirmekten ibarettir.

Hatırlar mısınız, okul kitaplarımızda bir “Uzun Mehmet” parçası yer alırdı. Buna göre, Zonguldak’ın bir köyünde Mehmet adlı boylu poslu bir delikanlı yaşarmış.  Zamanla askere gidip denizci olmuş. Tam tezkeresini alıp köyüne dönecekken gemi komutanı erleri toplamış ve bir çuvalın içinden çıkardığı siyah taş parçalarını uzatmış kendilerine. Erlere, yaşadıkları yörede, sonradan kömür olduğunu öğrenecekleri bu taşlardan buldukları takdirde kendisine haber vermelerini tembihlemiş. Tabii bu işin bir de “parasal karşılığı” olacağını da küpe gibi asmış kulaklarına.

Mehmet günün birinde değirmende sırasını beklerken çevrede dolaşmaya çıkmış. Bir ateş yakmış. O da ne! Tıpkı komutanının gösterdiği cinsten kara taşlar gürül gürül yanmıyorlar mı! Derhal yollarına revan olduğu İstanbul’da komutanını bulup kömürleri göstermiş kendisine. Komutan da sözünün eriymiş demek ki, 5 bin kuruşla ödüllendirdiği yetmiyormuş gibi, ayda 600 kuruştan ömür boyu maaş da bağlatmış ona. Ne var ki, Mehmet’in sevinci kursağında kalmış.

Dönüşünde, kendisinin bu ballı ikramiyeyi kapmasına içerleyen ağalardan biri tarafından zehirletilerek öldürülmüş. Böylece kara elmasımıza kan bulaşmış; ülkemize bunca iyiliği geçen bir kahraman, şehitlik rütbesine nail olmuş.

Bu olayın ders kitaplarımıza kadar girmesindeki hikmeti çözmüş olmalısınız. Dürüst vatandaş, hayırhah devlet ve iyi bir iş yapanlara engel olmak isteyen kötü adamlar.

Bu resme dikkatle bakılırsa bir ‘senaryo’nun bütün unsurları oradadır. Bir yandan girişimcilik övülürken, öbür yandan devletin bu tür vatandaşlara gösterdiği saygı vurgulanır; ilerleme yoluna takoz koyanlar ise yerilir.

Bu ‘olay’ın gerçekten olduğuna siz de inandıysanız korkarım hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Bir ‘olay’ değil, bir ‘senaryo’ karşısında olduğumuzun ilk işaretlerini böylece verdikten sonra yola koyuluyoruz kazı yapmak için; kömür ocağında değil elbette, tarih madeninde.

Önce iki önemli çalışmadan haberdar etmeliyim sizi: Necdet Sakaoğlu’nun “Tarih ve Toplum” (1989), Donald Quataert’in de “Toplumsal Tarih” (Temmuz 2005) dergilerinde çıkan yazıları, Uzun Mehmet örneğinde geçmişin bugün tarafından nasıl inşa edildiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

Şimdi Uzun Mehmet efsanesinin nasıl ortaya çıktığına bakalım.

İlk olarak 1903 yılında “Sabah” gazetesinde çıkan bir yazıda gündeme gelir Uzun Mehmet. Bu yazıda komutan, Uzun Mehmet ve arkadaşlarından, kömürü “imparatorluğun her bir köşesinde” aramalarını ister.

Oysa 1932’den başlayarak özellikle Zonguldak Halkevi tarafından gündeme getirilen ve ders kitaplarımıza kadar giren malum hikâyede, “imparatorluk” lafı sırra kadem basar ve komutan, askerlerinden kömürü, “Anadolu”nun dört bir yanında” aramalarını ister. Ne de olsa, aradan geçen 30 yılda sınırlarımız büyük oranda değişmiştir; efsane de realiteye ayak uydurmak zorundadır.

Bir defa, hiçbir yazılı kaynakta Uzun Mehmet’in izine rastlanmıyor. Yani o tarihlerde bu işleri yapmış Ereğlili bir Mehmet ne askerî kayıtlarda, ne de başka bir yerde mevcut.

1829’da gerçekleştiği söylenen böylesine hayatî bir keşif hakkında ilk “hikâye”nin yazıya bürünmesi, gariptir, 80 yıl sonra mümkün olabiliyor. Ve ilk görünüşünün üzerinden 30 yıl geçtikten sonra bu defa Cumhuriyet döneminde yeniden fırına verilip servis yapılıyor.

Amaç, hem iyi vatandaş idealine uygun örnek bir sivil ‘kahraman’ tipi inşa etmek, hem de o zamana kadar yabancı şirketlerin tekelinde olan kömür işletmeciliğine karşı bir yerli bilinç uyandırmaktır.

Zira İş Bankası’nın bölgede yerli kömür işletme hakkını aldığı ve Genel Müdürü Celal Bayar’ın Uzun Mehmet efsanesini desteklediği biliniyor.

Ne var ki, bu hikâyede gerçek olmayan unsurlar Uzun Mehmet diye birinin yaşamadığıyla sınırlı değil.Mesela 1829 tarihinin de uydurma olduğu anlaşılıyor. Yani o zamana kadar kömürün varlığını yöre halkı fark edememiş de, Uzun Mehmet’e mi nasip olmuştur ilk defa?  Bu kesinlikle mümkün değil diyor araştırmacılar.

Zira bölgede milattan önceden beri bal gibi biliniyor kömürün varlığı ve adına “yanartaş” deniliyor.

Ancak kötü koktuğu için tercih edilmiyor halk tarafından. Bu yüzden yakıt olarak daha çok odun kullanılıyor. Ancak önemli olan, kömürün ilk defa keşfi değil, sanayide kullanılabilecek bir yakıt olduğunun keşfidir.

Düşünün ki, yelkenli gemileriniz var, öbür yanda da deniz gibi kömürünüz. Ne işinize yarayacak? Eğer buhar enerjisine dönüştürecek ve kullanacak kapasite ortaya çıkmamışsa sizde, kömürün bulunmasının kime ne faydası olacaktır ki?

Zaten mesele de burada düğümleniyor. İlk buharlı gemi ülkemize II. Mahmud devrinde (1808-1839) “buğ gemisi” adıyla giriyor, girince de kömüre ihtiyaç duyuluyor. Sürekli kömür ithali hazineye külfet getirdiğinden çeşitli yerli kömür örnekleri toplanıyor.

 İşte Uzun Mehmet’in komutanının tavrı, tam da kömür ihtiyacının olması gereken yerde, yani askeriyede duyulduğunu gösteriyor.

Uzun Mehmet, Osmanlı yönetiminin kömür ihtiyacının ve toplumun bu ihtiyaç doğrultusunda bilinçlendirilmesi çabasının bir uzantısıdır ve efsaneyi yaymaktan maksat, insanları kendi çevrelerinde muhtemel kömür yataklarını bulmaya ve hükümeti haberdar etmeye yönlendirmekten ibarettir.

Yani ‘Ey millet! Çevrendeki taşlara taş diye bakma, onlar memleket için hayatî önem arz eden maden yatakları olabilir’ tarzında bir bilinçlendirme kampanyası karşısındayız.

Bunu da en iyi bir hikâye şeklinde anlatabilecekleri için Uzun Mehmet seçiliyor.

Tabii Cumhuriyet yönetimi de kömür ihtiyacını topluma anlatabilmek için aynı efsaneye sarılıyor ve okul kitaplarımıza kadar giriyor vesselam.

Efsaneler gerçeği sömürürler ama gerçeklikle bir şekilde temas halindedirler. Uzun Mehmet efsanesi de, etrafımızdaki taşların aslında kömür olabileceğini değilse bile, gerçek diye sunulanların birer efsane olabileceğini öğretmiş olmalıdır.

  (Turkuaz sayı:172)

NOT: Bu yazı, Sayın Armağan’ın, YAKIN TARİHİN KARA DELİKLERİ-2 adlı kitabının (4.baskı-2008), 122-126 sayfaları arasında da bulunmaktadır.

YAZAR MUSTAFA  ARMAĞAN:
“UZUN MEHMET DİYE BİRİNİN, YAŞAYIP YAŞAMADIĞI BİLİNMİYOR”

OSMANLI; MADENLERDE YALNIZ İNSANLARIN DEĞİL, HAYVANLARIN DA HAKKINI GÖZETMİŞ

Madencilik, bizde evvel eski ihmal edilen bir alandır. Araştırmacılarımız nedense ona yeterince iltifat buyurmamış. Bu yüzdendir ki, Uzun Mehmet gibi efsanelerin imaline ihtiyaç duyulmuş.

Gerçekten de Uzun Mehmet diye birinin yaşayıp yaşamadığı bile bilinmiyor ve efsane hiçbir belgeye dayanmıyor.
Söylentilerden inşa edilmiş. Belli ki Cumhuriyetimizin eğitimcileri halkın kömüre hassasiyetini artırmak için uydurmuşlar onu. Ancak zamanla iş ciddiye binmiş, okul kitaplarıyla yetinmeyip Zonguldak’a bir de Uzun Mehmet heykeli dikmişler.

Yine de 1829 yılına demir atan Uzun Mehmet efsanesi üzerinden hiç değilse madenciliğimizin Cumhuriyet’le başlamadığı, Osmanlı’dan devren geldiği gibi bir derinleşme sağlamak mümkün. Osmanlı’yı her fırsatta karalamaya çalışan inkâr fırtınası, kömür gibi bazı kuytularda dinlenmeye çekilmiş olmalı.

Aynı şekilde bundan 147 yıl önce hazırlanmış olan bir Nizamname’nin madenciliğin ülkemizdeki alfabesini kurmuş olması takdire şayan bir gelişme olarak selamlanmalıdır. Bugün bile yer yer sıkıntısını çektiğimiz çalışma şartları ve işçi hakları noktasında bu kadim metnin bize söyleyecekleri olduğu kesin.

Ereğli kömürleri, Denizcilik Bakanlığı diye çevirebileceğimiz Bahriye Nezareti’nin işletmesine tahsis edilmiştir. Buraya yönetici olarak atanan ve hayatı hakkında maalesef pek az bilgi sahibi olduğumuz Dilaver Paşa tarafından hazırlandığı için “Dilaver Paşa Nizamnamesi” diye anılan “Ereğli Kömür Maden-i Hümayun İdaresinin Nizamnamesi” özellikle çalışma şartlarını düzenleyen maddeleriyle bugün dahi araştırmacıları ve iş hukuku üzerinde çalışanları şaşırtmaya devam etmektedir. 8 fasıl halinde kaleme alınan Nizamname’de birbirinden ilginç tam 100 madde bulunur. Aşağıya en ilginçlerini alıyorum:

 Hayvanların dinlendirilmesi bile düşünüldü:
“Nizamnamede ayrıca madenlerde işe alınan işçilerin ocaklar dışında çalıştırılması yasaklanmıştı. Ancak çok gerekli olduğu hallerde ve yönetime haber vermek şartıyla ocak sahibi işçiyi 10 kuruş gündelikle ocak dışında da çalıştırabilir denilmekteydi. Konu üzerinde çalışan Prof. M.Bülent Varlık’ın tespitiyle söylersek bu uygulama bize “asgari ücret”i hatırlatmaktadır.”

Dilaver Paşa Nizamnamesi ayrıca ocak sahibinin eline geçen parayla ilk önce işçilerin ücretlerini ödemek, bir de ocak sahibinin çalıştırmak üzere getirdiği işçilere –üretim yapılmasa bile- ücret ödemek zorunda olduğu kuralını koymaktaydı.
Bu arada Bahriye Nezareti Ereğli Kömür Havzasına başka yatırımlar da yapmış ve buranın modern bir tesis olabilmesi için elinden geleni esirgememiştir.

İşçi hakları bakımından Osmanlı’nın 147 yıl önce getirdiği incelikli ölçüler bugün bile ilgimizi çekmekte ve Nizamname, özel şirketlerin işçiyi ezmelerine rağmen devletin Bahriye Nezareti eliyle onların haklarını nasıl koruma altına aldığını göstermektedir.

Not: Nizamname’nin orijinali İstanbul Deniz Müzesi Kütüphanesi’nde olup metnini ve orijinalini havi E. Tümg. Cevat Ülkekul ile Ayşe Hande Can’ın basılmamış çalışması internette bulunabilmektedir. ZAMAN 25 Mayıs 2014, Pazar

 

********************************************************************



18.11.2015 10:43:38

Bu yazı 2367 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (1)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )

18.11. 22:03:32
huseyın turkmen diyor ki;

Recep bey aslında bu çalışmalarınızla, aynı zamanda Ereğli'nin kültür tarih avukatlığını da icra ediyor gibisiniz. Bu çalışmalar ilçemiz tarihi adına önemli. Bugüne kadar bu yazarlara tepki anlamında bir cevap verilmemiş mi acaba..




Şu anda 15 kişi online
Toplam ziyaret : 75.752.891

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
SEÇİMİ KİM KAZANIR?


Devamını oku »

21.03.2024 16:52:50 tarihinde yazıldı
414 kez okundu



SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
183 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

ÇABALARINI GÖRÜYORUM


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1306 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
524 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri