(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

“İSTANBUL, EREĞLİ’YE BAĞLI İDİ”-2

Recep ÇETİN

325 yılına kadar Ereğli Metropolitliğine bağlı olan İstanbul Kilisesinin (Fener Rum Patrikhanesinin) bağlı olduğu EREĞLİ’nin, Marmara’daki mi Karadeniz’deki mi olduğu üzerine yazdığımız daha önceki yazımıza, kaldığımız yerden devam edelim:

MARMARA EREĞLİSİ OLDUĞUNU BELİRTENLER; PROF. DR. EKREM BUĞRA EKİNCİ:
Prof. Dr. Ekrem Buğra EKİNCİ, 01.02.2008 tarihli Zaman Gazetesi’nde “Ekümenik nedir, ne değildir” başlıklı makalesinde şu ifadelere yer verir:
“İstanbul, ilk zamanlarda Antakya Patrikliği''nin Heraclia (Ereğli) Metropolitliğine bağlı bir episkoposluk idi.”
Sayın Ekinci’ye e posta kanalıyla “HANGİ EREĞLİ HRİSTİYANLIK DÜNYASI VE TARİHİ ADINA, DAHA RUHANİ DEĞER TAŞIMAKTADIR” diye sorduk. “Marmara” cevabını verdi. “Bunun bir kaynağı var mıdır” şeklindeki sorumuza “akademik eserlerde Doğu Trakya diye yazıyor” cevabını verdi. Bu kez “O akademik eserlerden birinin adını yazabilir misiniz” dedik. “Önceki Şeriatler kitabımı yazarken, bir Alman Profesörün, bu mevzuda bir makalesine rastlamıştım” yanıtını verdi.

Not 1: Metropolitlik; Ortodokslarda Patrikten sonra gelen ve bir bölgenin din işlerine başkanlık eden din adamı..
Not 2: Episkoposluk; Eski Yunan’da Olağanüstü yetkili- yüksek görevli anlamında..
Not 3:Ereğli’nin Marmara ya da Karadeniz açılımı yok.. Heraclia Ereğli..

“İstanbul Patrikliği, IV. asırda imparator Constantinus tarafından kuruldu. Ancak Roma, İskenderiye, Antakya, Kudüs ve Tûrsina gibi Havari Kilisesi değil, idari bir makamdı. Yani, dini işlerin yürütülmesinde devletin muhatap ve mesul gördüğü yegâne merciydi.”

“Tek kilise, tek devlet" prensibine uygun olarak imparator, 381 tarihli İstanbul Konsilinde, İstanbul Patriği''nin diğer patriklerle eşit statüde bulunduğunu; hatta eşitler arasında birinci (primus inter pares) olduğunu ruhânîlere kabul ettirdi. V. asırda Iustinianus, kilisenin dogmatik işlerinin Kilise Pentarşisi denilen bu beş patriğin bir araya gelerek çözüleceğini deklare ettirdi.”

“1054''te Roma ve İstanbul kiliselerinin Katolik ve Ortodoks diye ayrılması ile, Bizans sınırları içindeki İskenderiye, Antakya ve Kudüs patriklikleri idarî açıdan İstanbul''a bağlı sayıldı. Bunlar ruhânî işler bakımdan istiklâllerini korudu; ama Ortodoksların hükümetle münasebetlerinde yalnızca İstanbul Patriği muhatap alındı.”

“Fener Patrikhanesi''nin ekümeniklik, yani dünya Ortodoksları üzerindeki en yüksek ruhânî merci olma keyfiyeti işte bu tarihî hâdiselere dayanır.”

“İstanbul''un fethinden sonra Osmanlı hükümeti, kendi menfaati açısından faydalı gördüğü bu hâli muhafaza etti. Türkler İstanbul''u fethettiklerinde, halk Katoliklerle birleşmek hususunda ikiye ayrılmıştı. Patrik II. Athanasios, buna karşı çıktığı için azledildiğinden makamı boştu. Fatih Sultan Mehmed, Genadios adında münzevi bir papazı hayat boyu Ekümenik Patrik (bütün Ortodoksların patrikliği) tayin edip kendisine vezir rütbesiyle protokolde yer verdi. Vazife tevdii esnâsında, Bizans''tan kalma an''anevî merâsimler tatbik olundu. Padişah, patriği ayakta karşılayıp uğurladı, kendisine âsâ ve has ahırdan at hediye edildi. Bu sebeple Sultan Fatih, ekseri tarihçilerce Patrikhane''nin ikinci kurucusu ve Doğu Roma İmparatoru olarak görülür. Çünkü imparator, patriği tayine salâhiyetli tek makamdır. Aslında bu, Genadios ile Ortodokslar adına yapılmış sıradan bir zimmet anlaşmasıydı.”

YAZAR MUSTAFA ASLAN:
“Bir kilisenin Ekümenik olarak kabul edilmesi için bir havari tarafından kurulmuş olması (Apostolik) şartının arandığı 325 tarihli İznik Konsili’nde Roma, Antakya ve İskenderiye Kiliseleri Ekümenik olarak kabul edilirken, İstanbul Kilisesi (Fener Rum Patrikhanesi) bu şarta uymadığı gerekçe gösterilerek, Ereğli Metropolitliği’ne bağlı bir Piskoposluk olarak tanımlandı.”

“İstanbul 330 yılında Roma İmparatorluğu’nun başkenti oldu. Çok farklı inançların hüküm sürdüğü Roma’da İmparator 1. Konstantin Hıristiyanlığı benimserken, İstanbul’da bulunan kilise, bağımsız bir piskoposluk haline geldi.”

“İstanbul Rum Patrikhanesi” ve “Fener Patrikhanesi” adlı kitapları ile tanıdığımız Prof. Dr. Elçin Macar ile yaptığımız bir görüşmede kitaplarında Hristiyanlık adına önemi-ruhaniyeti belirtilen Ereğli’nin, hangi Ereğli olduğu hakkında bilgilerine başvurduk..

“1. İznik Konsilinden önce Fener(İstanbul) Patrikhanesinin bağlı olduğu Ereğli Metropolitliği; Marmara Ereğlisi mi, Karadeniz Ereğli mi” diye sorduk.”

MACAR: “Sözü edilen Ereğli, Marmara Ereğlisi''dir. İstanbul Kilisesi, patrikhane olmadan önce buradaki piskoposa bağlıydı. Bu nedenle Rum Patrikhanesi bazı din adamlarına zaman zaman bu ünvanı (cemaati olmadığı için, onursal olarak) verirdi.”

MACAR: “Karadeniz Ereğlisi''ndeki Rum varlığı hakkında, benim bildiğim kadarıyla yeterince bir araştırma yayınlanmadı” diye cevap verdi. Bu cevap bile bizde, hep Marmara Ereğli diye belirtilen “Ereğli’nin”, Kdz Ereğli olması ihtimalini de dikkate almamızı gerektirdi.

E MACAR’ın Fener Patrikhanesi adlı kitabının 38.sayfasında; ‘1741 yılında Ereğli Metropoliti Yerasimos, Sultan I.Mahmut’tan o zamana kadar işleyen sistemi –Sen Sinod üyelerinin seçiminin Babıali’ce (Bâb-ı Âli) onaylanmasını ve Metropolitler arasındaki klasik hiyerarşiyi- değiştiren bir ferman aldı. Buna göre artık Sen Sinod seçimlerinde Ereğli-İznik-Erdek ve Kadıköy metropolitlerinden’ bir iyi hal kağıdı almak yeterliydi, ayrıca devletin onayı gerekmiyordu” yazmaktadır..

“Vatikan-Fener İlişkilerinin Tarihi Seyri” başlıklı makalesinde “İstanbul Kilisesinin ise Patrikhane kaynaklarında MS 37’de Havari Aziz Andreas tarafından kurulduğu zikredilse de bu tarih tartışmalıdır. İstanbul’daki Kilise, İstanbul’un başkent yapılmasına kadar (MS 330) Ereğli Metropolitliğine bağlı bir piskoposluktu. İstanbul, imparatorluğun siyasi başkenti olunca, imparator, dini merkezin de bu yeni başkentte olmasını ister. Bu maksatla İstanbul’da toplanan II. Ekümenik Konsil’de (MS.381) alınan kararla İstanbul Kilisesi, sıralamada Roma’dan sonra ikinci sıraya yükseltilir. Konsilin aldığı bu ilginç karar, taraflar arasında yoğun ve uzun tartışmaları beraberinde getirir. (Kaynak: Altınoluk Dergisi-  Aralık 2006, Sayı: 250, Sayfa: 042)

Yine aynı konuyu Sayın Salih İnci’ye de telefon ile sormuştuk. O da, bahse konu olan Ereğli’nin Marmara Ereğlisi olması ihtimaline değinmişti. Bu ihtimalden kasıt da, Marmara Ereğli’nin coğrafik olarak İstanbul’a ve Patrikhaneye daha yakın bulunuyor olmasından doğuyor gibiydi..

Yani Marmara Ereğlisi çerçevesinde bakanlar, tarihi olarak değil de coğrafi olarak duruma bakıyorlar gibi bir kanı oluştu bizde.. Ayrıca, Kdz Ereğli’de bu konu üzerine araştırmaların yapılmamış olmasını da dikkate almak gerekiyor..

YAZAR BOJİDAR ÇİPOF 14 Şubat 2012 tarihinde  “PATRİKHANE’NİN TÜZEL KİŞİLİK ve EKÜMENİK OLMA ÇABALARI” başlığıyla yazdığı makalede İstanbul’daki Fener Patrikhanesi konusu üzerine düşüncelerini şöylece belirtir:

“Rum Patrikhanesi’nin en büyük iddiası kilisenin Havari (Aziz) Andreas tarafından kurulduğudur. Fakat tarihsel verilerde Aziz Andreas’ın bu topraklara geldiği hakkında bilgi bulunmamaktadır. Bu kilisenin ilk yüzyılda Andreas tarafından kurulmuş olması gerçek olsaydı, o zaman bir havari tarafından kurulan ve Ekümenikliği kabul edilen üç kilise arasında yer alması gerekirdi. Oysaki gerçek o zaman diliminde küçük bir kasaba olan “Bizantium”un sadece bir papazlık olduğu ve Heraklia (Marmara Ereğlisi) Metropolitliği’ne bağlı olduğu hakkında çok fazla kaynak vardır.(Kaynak: www.ilk-kursun.com/haber/95716) 

BIJIŞKYAN : “O EREĞLİ, KDZ EREĞLİ’DİR”
YAZAR PER MİNAS BIJIŞKYAN:

1777-Trabzon doğumlu olduğu belirtilen Bıjışkyan, 1817’de “viker” olarak Karadeniz’i dolaşmakla görevlendirilmiş ama o bu işi bir seyyahlığa dönüştürmüştür. İstanbul Boğazının Kadıköy yakasında başlayan yolculuğunu 1819’da karşı yakada sona erdirmiştir.

BIJIŞKYAN’ın 1968’de basılan “Karadeniz Kıyıları Tarih ve Coğrafyası 1817-19” adlı eserinin 20-22. sayfalarında EREĞLİ başlığı altında şunları yazdığını görüyoruz:

“Karadeniz kıyısında meşhur bir liman şehri olan Ereğli’nin eski adı Pontos Heraklea’sı olup Rumlar zamanında da aynı adın bozuk bir şekli olan PANDERAKİ idi. .. Alaplı’dan on sekiz, Fener’den de iki yüz mil uzakta bulunan Ereğli, vaktiyle çok meşhur bir Başşehir olmuştur.” (Not 1: 1 mil- 1609 metre ise, 200 mil- 322 km’ye tekabül eder ki bu sonuç da, İstanbul-Ereğli arasındaki km farkını  belirtir). (Not 2: Fener’den kasıt İstanbul’daki Fener veya Fener Patrikhanesi olmalı diye düşünüyoruz)..

“Burada (Ereğli’de), Bababurnu’nun üzerinde Türklerin bir ziyaretgahı, eski büyük bir hisar, yer altında da göl gibi büyük bir kanal vardır. Hisarın muazzam taşlarına bakılınca, dört köşe kulelerle çevrili eski şehrin kalıntıları ile yapılmış olduğu anlaşılır. Hisarın içinde, her tarafta yazılı sütunlar ve kârgir binalar görülür. Bir Camiinin yanında, eski bir bina kalıntısı olan mermer bir taşın üzerinde, Grekçe olarak ‘Roma kralı otokrat Ogüst Trayanos’ yazılıdır.” (Orhan Gazi Camii)

“Ereğli devleti sikkesinin bir yüzünde, sağ elinde bir yunus balığı, sol elinde de dişli çatal olduğu halde deniz ilahı Poseidon’un tasviri resmedilmiştir ki bu, Ereğlililerin denizde çok kuvvetli olduklarını gösterir. Filvâki, Ereğli, Büyük İskender’in halefi olan Ptolemeos’un yardımına, mürettebatı üç bin kişilik muazzam bir geminin dahil olduğu bir filo sev etmiş, Bizanslılara karşıda kırk gemi inşa etmişlerdi. Mihridates, Kios (Sakız) adası halkını buraya sürmüştü.”

“Bu güzel şehrin üç bin sene evvel kahraman Herakles tarafından kurulduğu ve kendi ismi ile adlandırıldığı rivayet edilir. Orada 250 adım derinliğinde, korkunç bir uçurum vardır ki şairlerin dedikleri ve sikkelerde bulunan resimlerde resimlere göre, Herakles cehenneme oradan inmiştir. Pausanias’a nazaran, orada Herakles’in heykeline taparlardı ve Kostas, şehri zapt ettiği vakit, som altından yapılmış Herakles heykelini bulmuştu. Ereğli’nin bolluğuna işaret olarak sikkelerin üzerinde bereket sembolü boynuz ve şifalı otların çokluğundan dolayı hekimlik ilâhı resmedilmiştir.”

“Ereğli önce bağımsız bir Cumhuriyet idi. Fakat Kleark, Plato felsefesini öğrenmek üzere Atina’ya gittikten sonra halk arasında kargaşalık çıktığı için geri çağrılmıştır. Halk yeni kanunlar istiyordu. Kleark, halkın isteğini yerine getirdikten sonra, nüfuzu büyüdü ve kendisinin kral ilan etti. Fakat 12 sene sonra, Bakküs şenlikleri esnasında öldürüldü ve yerine oğlu Timeto geçti. Bu da 15 sene saltanat sürdükten sonra kardeşi Satiros, beş sene sonra da, iyiliklerinden dolayı ‘hayırhah’ addedilen yeğeni iktidara geçtiler.  Buna halef olan kardeşi Teniz, otuz senelik saltanatı esnasında devleti büyütmüştür. Buna, kadın Amastris halef olmuş fakat az sonra iki oğlu tarafından öldürülmüştür. Luzimahos, Amastris’in intikamını almak üzere katil kardeşleri öldürdü ve Ereğli, 75 senelik krallıktan sonra, serbest şehir ilan edildi.

“Daha sonra, Ereğli, Mihridates’in (Pontos kralı) himayesi altına girdi. Fakat Roma ile de ittifak etti ki bu, Dios mabedinin içinde bakır levhalara kaydedildi. Bilahere, Lukullus tarafından Ereğli’ye gönderilen Kostas, şehri hile ile zapt ederek kâmilen tahrip etti. Bundan sonra şehir kısmen yapıldı, kısmen de tarla haline getirildi. Daha sonra, Ereğli’ye Trabzon imparatorlukları hakim oldular. Şehir, sonraları Cenovalıların eline geçti. Ve nihayet Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi. Ereğli dağlarında eski binalar mevcut ise de, görüp tetkik etmeğe vakit bulamadım”

BIJIŞKYAN, Ereğli’nin Hristiyanlık tarihindeki önemine yönelik olarak şunları yazar:
“Ereğli, Hristiyanlık devrinde de çok mâmur bir şehir olmuştu. Hristiyanlığı orada (Ereğli’de) Havari Andre (Andreas) vaz etmiş ve Eustakeos’u piskopos takdis ederek İstanbul’a göndermiştir. Bundan dolayıdır ki, İstanbul piskoposu takdis edildiği vakit, takdis edilenin başına önce Ereğli Metropoliti elini koyar.”

“Aristo’nun şakirtlerinden (talebelerinden) Heraklides ve Likianos tarafından katl edilen meşhur prens Teodoros Stratelat, Ereğlili idiler..”
Bıjışkyan aynı eserin 213.sayfasında: “Şehirde Rumlara ait kilise ve okul vardır” deyip, Ereğli’nin o zamanki nüfusunun 7.000’i geçmediğini, Rum mahallesinin çok fakir 40 evden ibaret olduğunu, halkın en çok dericilikle meşgul olup bir nevi kırmızı ve sarı maroken imal ettiğini” söyler..

MARC MADRIGAL  “Birinci Yüzyıl Anadolu Kiliseleri” adıyla hazırladığı çalışmasında Kdz Ereğli ve Andreas bilgilerini şöyle veriyor:

BİTİNYA BÖLGESİNDE KİLİSELER (İznik, Kdz. Ereğlisi, İzmit?)

“İncil’de bahsi geçen bölümler: Elçilerin İşleri 16:7, 1.Petrus Mektubu.”

“Doğu Marmara/Batı Karadeniz bölgesi’nin Roma döneminde ki ismi Bintinya’dır. İncil’den ve tarihsel verilerden anladığımız kadarıyla burada 1.yüzyılın sonlarına doğru kilise cemaatleri oluşmuştur. Nitekim 1.Petrus mektubunun giriş ayetleri bu bölgedeki cemaatlere yazıldığını dile getir. Bu cemaatlerden biri İznik’te (Nikea), bir diğeri ise muhtemelen İzmit (Nikomed) veya Kdz. Ereğlisi (Heraclea Pontica) kentinde ortaya çıkmıştır. Peki bu kilise cemaatlerinden geriye bir iz kaldı mı? Evet kalmıştır. Bunların en önemlileri: (1) 8.yüzyıl İznik “böcek” ayazmasında keşfedilen 2.yüzyıl devşirme taşında ki Mezmur 136:25 yazıtıdır, ve (2) İznik Valisi Genç Plinius’un İmparator Trajanus’a İznik’te ki Hristiyanlar hakkında gönderdiği metuptur (MS 110). Bu mektup aynı zamanda İncil dışında erken dönem Hristiyanların ibadetiyle ilgili önemli bir kayıttır.”

“Kdz. Ereğlisi’ne Petrus’un kardeşi Andrea’nın gittiği ve orada bir cemaat kurduğu düşünülmektedir. Kilise tarihçisi Evsebius tarafından Origen’in bir kaydı aktarılır. Origen’in edindiği bilgiye göre Andreas İskit bölgesi ve Karadeniz’de müjdeleme yolculukları gerçekleştirmiştir. Bugün Kdz. Ereğlisi’nde yer alan “Cehennem Ağzı Mağaraları” olarak bilinen üç mağara’nın ilkinde bir kilise izi mevcuttur. Mağara içindeki sütunlar, sütun başlıkları, mozaik döşeme ve kandil yuvaları, mağaranın 3.yüzyıl civarlarında Hıristiyanlarca bir gizli ibadethane olarak kullanıldığını göstermektedir. Büyük olasılıkla 3.yüzyıla ait olmasına karşın, 1. ve 2. yüzyılda burada bir Hıristiyan cemaatin var olmuş olabileceğine dair güçlü bir ipucu(du)r.”

AZİZ ANDREAS:
Önceki yazımızda, Aziz Andreas’ın Ereğli’deki Hıristiyanlığı yayma faaliyetlerine değinmiştik. Şimdi de YAZAR ÖZDEMİR İNCE’nin bu konuyu değerlendiren bir yazısında bulunan (12 Aralık 2004’te Hürriyet Gazetesinde yazdığı bir yazısı) şu ifadeleri paylaşalım: “Patrikhane''nin Aziz Andreas tarafından kurulduğu iddiası, (MS 37’de İstanbul Kilisesinin Aziz Andreas tarafından kurulduğu iddiası var) düzmece bir rüyaya dayandırılan yalandır. Zira Konstantinapolis Kilisesi, Aziz Andreas''ın ölümünden çok sonra kurulmuştur”..

Yine bu yazımızda; Yazar Hakan Yılmaz Çebi’nin, 18 Kasım 2013’te vefat eden Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal ile yaptığı bir röportajdaki, konumuzla ilgili bölümlerinden alıntı yapacağız. Röportajın konusu “İstanbul’daki Ayasofya İçin Vatikan Hesapları”. İşte o röportajdan bir bölüm:

“H.Y.ÇEBİ: Kimdir bu Aziz Andre”.

“Bu Aziz Andre denilen kişi, sözüm ona İstanbul’daki bu Patrikhaneyi kurduğu varsayılan Havari. Şimdi bir başka hususun altını çizmek gerekli. Bir yerin (kiliseyi kastediyor)  Patrikhane olabilmesi için, ve o yerde bulunanların da Patrik olabilmesi için, o yerin mutlaka bir Havari tarafından kurulmuş olması gerekiyor. Mısır’daki Koptik Kilisesi, Kıbrıs, Şam Kilisesi, Antakya yani Kudüs Kilisesi, İskenderiye Kilisesi bunlar bizzat Havariler tarafından kurulan kiliseler. İşin püf noktası burada, İstanbul’da o tarihlerde kilise falan yok (325’li yılları kast ediyor olmalı). Doğu Roma İmparatorluğu var ve hiçbir şekilde de Havari buralara gelmiş değil. Fakat Konstantin  (MS 22 Şubat 272 - 22 Mayıs 337) döneminde ne yapıyorlar?. Diyorlar ki Aziz Andre, rüyasında İstanbul’da bir kilise kurduğunu görmüş, işte onun adına bu kiliseyi yapıyoruz diyorlar. Yani gerçekte Aziz Andrea gelip de burada kilise kurmuş değil. Şimdi bırakın ekümenikliğini bugünkü adamcağızın kullandığı Patriklik sıfatı bile külliyen sahte. Yani bir hurafe üzerine bina edilmiş mesnetsiz bir Patrik ve Patrikhane var ortada. Şimdi burada önemli bir husus daha var. Bu Aziz Andre denilen kişi, Vatikan’ın kurucusu sayılan Aziz Peter’in büyük ağabeyi (bu ağabey kardeş ilişkisine dikkat!). İşte Vatikan’la Fener Patrikhanesi bu kıyaslamadan dolayı adeta iki kilise arasında “ağabey-kardeş” ilişkisine giriyorlar. Anlatabiliyor muyum”..

“Ayasofya bu işin merkezi. Zaten gittiğiniz zaman içinde Aziz Andre haçlarını görürsünüz. Aziz Andre haçı, bizim bildiğimiz o klasik haçlardan değil, X işareti şeklinde bir haçtır. Onun üzerinde bu şekildeki bir çarmıhın üzerinde Aziz Andre öldürülmüş. Öldürmüşler rivayet böyle. Haliyle de Ayasofya’da bu haçlar önemli yer tutar. Aziz Andre, az önce söylediğim gibi Vatikan’ın kurucusu kabul edilen Peter’in büyük ağabeyi. Peter’in merkezi Vatikan, Ayasofya da haliyle kardeşi Aziz Andre’nin.. Peki Aziz Andre mi kurmuş Ayasofya’yı?. Hayır. Buna rağmen bu iki kilise arasında kardeşlik bağı kuruluyor. Oysa Ayasofya, yasalr itibarı ile İmparator Kilisesi. Bu adamların babasının malı değil yani..”

***

Burada, “neden İstanbul’a, olmayan ruhaniyet yüklenmiştir” sorusu akla gelebilir. Ma’lumunuzdur ki, İstanbul önemli ticaret yolları üzerinde ve coğrafi olarak stratejik bir  konuma sahip.  Siyasi konumu da hâkeza.. “Patrikhane’nin İstanbul’da ikameti” özelinde bakıldığında, tüm bunlardan bir fırsat mı üretilmiştir diye sorulabilir.. Ama kaynaklardaki bilgilere göre Havari Andreas’ın Ereğli’ye gelip, Kilise Mağarası’nda gizlice ibadet ettiği ve Hıristiyanlığı yayma mücadelesi verdiği yönündeki aktarılan bu bilgilere sahibiz. Eğer bu aktarılan bilgiler doğru ise yukarıdaki röportajda geçen ifadeler bize şunları da düşündürür: “Demek ki Ereğli, ruhani olarak, Patrikhane bile kurulabilecek bir konuma haiz.. İşte bunun içindir ki, Hıristiyanlık tarihi adına önemli olan kentimizin, neden Osmanlı erken döneminde Türk İslam topraklarına katıldığı şimdi daha iyi anlaşılabilir.. Neden Osmanlı ilk döneminde, İZNİK-İZMİT-BURSA gibi önemli kentlerle EREĞLİ de Türk İslam toprağı olarak ilan edilmiştir, şimdi daha iyi anlaşılabilir.

SONUÇ- EN DOĞRU BİLGİ, PATRİKHANEDE OLMALI: 
Bu konunun ilgili mercii, İstanbul’da bulunan Fener Rum Patrikhanesi. İstanbul Kilisesinin ve tarih boyunca Anadolu’daki kiliselerin tüm bilgi ve kaynakları orada toplanmış olmalıdır. Hangi Ereğli ise, o Ereğli hakkında detaylı veriler illa ki vardır diye düşünmek olasıdır. Hatta, Patrikhanede özel bir Ereğli odası-bölümü var mıdır bilmiyoruz... Çünkü bahse konu olan Ereğli, 325’teki I. İznik Konsilinden önce, şimdiki Patrikhanenin bağlı olduğu bir merkezdir.

Belirtmeye çalıştığımız gibi, yörede Hıristiyanlığın da Müslümanlığın da yayılmasına büyük bir önem verilmiş olduğunu görmekteyiz. Anlaşılan o ki, Ereğli, dinler tarihi adına önem taşımaktadır. Zannımızca, Orhan Gazi de, İznik’ten sonra, İznik kadar Hıristiyanlar adına önemli diğer şehirleri fethetmenin arzusunu taşımış olmalıdır. Keza, İzmit ve Bursa gibi şehirler de aynı dönemde Türklere geçmiştir.

Ereğli’de; Roma döneminde Havari Andreas’ın Hristiyanlığı yayma çabaları;  ve yine İslam ülkelerinin-padişahlarının-ordularının-komutanlarının yöredeki İslamiyet’i yayma çabaları, bize EREĞLİ’nin tarihteki-coğrafyadaki ÖNEMİNİ gösterir, diyebiliriz.

Sonuç olarak, “İSTANBUL KİLİSESİ, HANGİ EREĞLİ METROPOLİTLİĞİNE BAĞLI İDİ” konusunda derlediğimiz kaynak-bilgiler bunlardan ibaret.. Bu konuda, daha net bilgilerimiz olmadığını, sadece bu konuyla ilgili olarak (bizim Ereğli’mizin de adı kaynaklarda geçtiği için), derlediğimiz bu bilgileri hemşehrilerimizle paylaşma ihtiyacı hissettiğimizi belirterek, yazımızı sonlandırmış olalım..

Daha önce “Ereğli, para ile satın alınamayacak kadar, -tıpkı Bursa–İznik-İzmit ve de İstanbul gibi- önemli bir tarihi geçmişe sahip olan bir kenttir” diye neden yazdığımız, şimdi daha iyi anlaşılmış olmalıdır..

“BİZİM İÇİN HER YER EREĞLİ DEĞİL”
SADECE “Ereğli” , “EREĞLİ”..

 



18.08.2015 14:13:23

Bu yazı 2623 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (1)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )

19.08. 12:59:13
yuksel başkan diyor ki;

tebrikler hocam güzel bir calışma yogun bir emek sarf edilmiş eregli belediye ve kaymakamlık müze müdürlügü bu calışmaları sahiplenmeli devamını bekliyoruz




Şu anda 19 kişi online
Toplam ziyaret : 75.757.141

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
SEÇİMİ KİM KAZANIR?


Devamını oku »

21.03.2024 16:52:50 tarihinde yazıldı
425 kez okundu



SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
187 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

ÇABALARINI GÖRÜYORUM


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1309 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
525 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri