(Hakimiyet Gazetesi'nin resmi internet sitesidir)

“İSTANBUL, EREĞLİ’YE BAĞLI İDİ”-1

Recep ÇETİN

Anadolu’da (Türkiye’de), Herkül’e ithafen adı, HERAKLEA - EREĞLİ olarak belirtilen birçok yerleşim yeri bulunmaktadır. Günümüzde en çok, Kdz Ereğli, Konya Ereğli ve Marmara (Tekirdağ) Ereğlisi bilinmektedir.

Kzd Ereğli’mize HERAKLEA adının ne zaman verildiği konusunda bir tarihe rastlamadık. Yani Ereğli’yi tanıtan tüm kaynaklarda, binlerce yıllık tarihimizde, kentimizin adı Heraklea olarak belirtilmektedir. Orhan Gazi’nin yöredeki Türkleştirme İslamlaştırma çabaları sonrasında da “Ereğli İskelesi” – “Ereğli Limanı” anlamı yüklenen “BEND-EREĞLİ” adı verildiği belirtilmektedir.

Marmara Ereğli’sine HERAKLEA adı, M.S 280-290’lı yıllarda verildiği kaynaklarda belirtilmektedir.

İSTANBUL’DAKİ PATRİKHANE HANGİ EREĞLİ’YE BAĞLI İDİ?

Yazımızın konusu; Hıristiyanlık için çok büyük önemi olan, 325 yılında İznik’te toplanan Konsilden önce, İstanbul Kilisesinin (günümüzdeki karşılığı ile Fener Patrikhanesinin) bağlı olduğu merkezi Metropolis olan “HERAKLEA-EREĞLİ”nin hangi EREĞLİ olduğu üzerine, çeşitli bilgileri derleyip-toplamaktır.

KONSİL: Hıristiyan din önderlerinin, Hıristiyanlıkla ilgili tartışmalı konuları gündeme alıp ve bir sonucun üretilmeye çalışıldığı toplantılara denir.

Metropolitlik; Ortodokslarda Patrikten sonra gelen ve bir bölgenin din işlerine başkanlık eden din adamı..

EREĞLİ’DE ARTEMİS TAPINAĞI İZLERİ Mİ VAR?

1918 yılı Bolu Salnamelerinde “Ereğli’nin devr-i kadîmine â’id pek çok eserler bulunur. Ezcümle, mermerden üzeri kabartmalı resimler ile menkûş mezar taşı, bağların ve mebzûliyyet-i ilahesi olan DİONYSOS’a âid gayet musanna’ (usta elinden çıkmış sanat eseri)  kabartma resimli sütun başlıkları ve o devire â’id KEBE KİLİSE mahalde ARTEMİS MA’BEDİ’nin âsârı (izleri-nişaneleri-abideleri) görülmektedir. Bütün mezar taşı ve heykel ve Heraclia Yazıtı veya kralının tasvirini hâvî mahkûk sikkeler bulunduğu gibi Baba Burnu’nda ve surlar haricinde ve sahilden on dakika içeride bir kayanın dibinde güneş ma’budu (ibadet olunulan-tapınılan) APOLLO’nun meşhur kehanetgâhı da vardır; bu bir mağaradan ibarettir.”

“Ereğli’nin eski sekenesince cehennemin bir kapısı add olunurdu. Devr-i mezkurda (bahsedilen devirde) bir çok büyük kimseler buraya müraca’atla istikballeri hakkında ma’lumat alırlar idi. Bunun için de üç gece bu mağarada zulmet içinde gök gürlemek gibi korkunç hallerden ictinâb (sakınma-uzaklaşma) etmemek şartıyla beklemek lazımdı. Bunlara tahammül ettiği halde üçüncü gece sabaha karşı kendisine cevab verilirdi. Buraya müraca’at eden eşhâs (şahıslar)  miyânında, vatandaşları tarafından hâ’in-i vatan olarak mahkum edilen ve ma’bede kapatılarak öldürülen eski Ispartalı PAUSANİAS vardır. Bu zat, Bizans’da bulunduğu zaman öldürdüğü bir kızdan dolayı Ereğli kâhinin fikrini almıştır. KESETOFON bu mağaranın derinliğini 60 metre gösterdiği halde bu gün ancak otuz arşın gelmektedir. Mağaranın içerisinde 3-4 metre genişliğinde ve en derin mahalli bir metre olmak üzere bir göl vardır. Bu da kayaların sızıntılarından hasıl olur. Mağaranın uzunluğu 27 metre ve arzı 15 metredir. Bu mağaranın kapısı yaprak ve dallar arasında gâ’ib (kayıp) bulunduğu halde seksen sene mukaddem (önce), SEYYAH BORE tarafından keşf olunmuştur.”

“Ereğli’nin Bizans zamanına â’id âsârından (izlerinden-eserlerinden) olarak, kadîm Ereğli’nin mürûr-ı zamanla harab olan surlarının izleri üzerine  1261 ba’de’l-milâd (sonra), ANDRONİKOS İmparator tarafından inşa ettirilmiş iki sıra sûrun bakâyâsı bulunduğu gibi kasabanın mebnî bulunduğu  tepe üzerinde, kadîm AKROPOL üzerine Bizans zamanında inşa edilen kale bakâyâsı (kalıntısı-bakıyesi) vardır ki bu, ateş vasıtasıyla yapılan bir muhabere merkezi imiş. Yine Bizans zamanına â’id üç kiliseden biri çarşıda, diğeri Ayasofya Camii, üçüncüsü de harabesi mevcud olan Kebe Kilisesidir”..

“Bunlardan başka ilk Hristiyanlara â’id yer altı kiliseleri (katakomp) mevcuddur. Bunlar da PENAYA denilen mahalde ve iki mağazadan ibarettir ve bunlardan başka öteye beriye atılmış sütunlar ve sütun başları ve muhtelif zamana â’id sikkeler ve mezar taşları bulunur”.. (Katakomp: İlk Hristiyanların kayaları oyarak veya yer altını kazarak uzun dehlizler biçiminde yaptıkları, ölülerini gömdükleri veya tapınak olarak kullandıkları mezarlıklara denir.)

Yine Rumların yaşayıp gittiği mahallerden biri olan Gümeli’de yer altı çarşıları olduğundan halk arasında bahsedilmektedir. Daha sonra, Gümeli’nin tarihi üzerine, ayrı bir yazımız olacak..

KARAELMAS ÜLKESİ ZONGULDAK:
Melahat ve Rasim Türk’ün kaleme aldığı KARAELMAS ÜLKESİ ZONGULDAK adlı eserin (EREĞLİ’DE TURİZM) 196. sayfasından şu bilgileri iktibas edebiliriz:

“Ereğli tarihi eserleriyle tanınan bir beldedir. Sayısız tarihi harabeleri bulunur. DÖKÜLÜ adı verilen eski liman harabeleri, eski sur kalıntıları, Romalılardan kalma KIZ KAPISI surları, Ortaçağ kaleleri, Cenevizlilerden kalma Yusufağa Mağarası, Artemis Tapınağının izleri, AYASOFYA KİLİSESİ, İnönü Deresi vadisine açılan KAHİNLER MAĞARASI (içinde Hıristiyanlıkla ilgili mezarlar ve birkaç tane çeşme bulunur. Burasının büyük bir yer altı şehri olduğunu söylerler.) gibi bir çok tarihi kalıntıları vardır.”

“İmparator Andronikos zamanında yapılan surların kalıntıları, Ereğli feneri inşaatında çıkan altı tane mermer sütunların birindeki kitabede, 1206 tarihi okundu. Apollon Kehanetgahının hemen kuzeyinde yer altı kilisesi olarak kullanılan bir kilise kalıntısının temelinde çok güzel işlenmiş mozaikler bulunmuştur.”

“AYASOFYA KİLİSESİ’nde zarif sütunlar, kapısında Hıristiyanlıkla ilgili bir tablo vardır.”

“M.Ö 105 yılında, çıkan isyanlar sonunda, Ereğli’nin tarihi eserleri soyularak Roma’ya kaçırıldı.”

Yine aynı eserin 190. sayfasında “.. Ereğli; böylece karışıklıklar içinde elden ele değişirken 395 yılında Bizanslıların payına düştü. Bizans döneminde Ereğli, (Tios)Filyos ve Amasra dolaylarında Hıristiyanlık dini çok kuvvet bulmuştu. Ortodoks Patriğine bağlı papazlar Hıristiyanlık dinini buradaki manastırlardan yöneterek yayıyorlardı. Azizlik rütbesine yükselmek isteyenler, Ereğli’nin yer altı kilisesi (Heraklea Mağarası), Ayasofya Kilisesi ve Amasra-Büyükadadaki manastırda oturuyorlardı.”

EREĞLİ’DE İSLAM ORDULARI:
Roma döneminde Ereğli’de Hristiyanlığın yayılışında yaşanan sancılara aşağıda değineceğiz.

Ereğli ve bazı köylerindeki mağaralarda, Hz İsa’nın Havarilerinden Aziz Andreas’ın, Ereğli’de Hıristiyanlığı yayma çabalarını, okuduğumuz kaynaklarda görebilmekteyiz. Tüm dinlerin, yayılma sürecinde yaşadıkları bu zorlukları kutsal kitaplardan okuyabiliyoruz.

Hıristiyanlık inancının ardından, Anadolu’da ve de Ereğli’de; Hz Muhammed’e vahyedilen ve insanlığa son olarak gönderilen bir din olan İslamiyet’in de insanlara ulaşmasında, sancılı süreçler geçirdiğini biliyoruz. Peygamberimiz Hz Muhammed’in yaşamını ve İslamiyet’in garip başladığını ve de garip bir şekilde yaşamaya devam ettiğini de biliyor ve yaşıyoruz.

Allah adına, İslam adına, Selamet ve Barış adına yaşanan mücadeleyi, biliyoruz. Yine biliyoruz ki, yaşadığımız Ereğli toprakları da bu mücadeleden payını almıştır. İslam Orduları ve kumandanları, Allah adına bu mücadeleyi her yerde verdikleri gibi, Ereğli’de de vermişlerdir. Ereğli’nin bir çok yerinde ve köyünde İslam’ı yayma mücadelesi veren insanların, şeyhlerin, evliyaların hikayelerini ve türbelerini de biliyoruz.

Arap orduları, Harun Reşit ile beraber Bizans önlerine kadar geldiğinde, Bizans’ın yardımına Heraklea (Ereğli) koşmuştur diye kaynaklarda okumaktayız.

Abbasiler zamanında Harun Reşit’in komutanlarından Abdülmelik’in (790’lı yıllarda) Ereğli ve Amasra’daki savaşlarını da ilgili kaynaklardan okuyoruz. Hatta, bir beldemiz olan Çaylıoğlu’nun eski adının, (bu komutandan geldiğinin belirtildiğinden hareketle) ABDÜLMELİK olarak kayıtlarda yer aldığını biliyoruz..

Türkler, 8.yy’da İslam ile tanışmışlar ve 10.yy’da devlet olarak resmen İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Müslüman olan Türkler, Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devletleri adıyla, yaşadıkları yörelere İslam’ı götürmüşler ve yayma mücadelesi vermişlerdir. Türklerin İslam’ı yayma mücadelesinde zirve dönemleri Osmanlı İmparatorluğu adıyla yaşanmıştır. 200 yıl gibi zaman diliminde, hakim olan Selçuklulardan sonra Anadolu’da ve Ereğli’de Osmanlı Padişahları, hakim olma mücadelesi vermiştir. Ve bunun bir nedeni vardır.

Ereğli’ye ilk olarak Orhan Gazi, yörenin Türk ve İslam olarak kazanılması adına, yöreye “örnek ve önder insanlar” göndermiştir. Bunlardan ilk akla gelen hep Seyyid Nasrullah Efendi olmuş, diğerleri hiç gün yüzüne çıkmamıştır;  Ereğli’de 2013 Nisan ayında bir mezar taşında adını tespit ettiğimiz Ümmi Kemal Hz mesela.. Bu konuya sonra değineceğiz..

Tarih boyunca, Hıristiyanlığın önemli kentlerinden olan İZMİT-İZNİK- BURSA-İSTANBUL-ANTAKYA-İSKENDERİYE-KUDÜS vb kentler, Hıristiyanların sahiplenmek istedikleri kadar, Müslümanların da sahiplenmek için mücadele verdikleri kentler olmuştur. Bu durumu Ereğli ile de ilişkilendirmenin yanlış olmayacağı kanısını taşıyorum. Zaten Ereğli’nin Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı dönemdeki durumuna da bu yazımızda değinmeye çalıştık. Tapınakların, Kiliselerin, Ereğli tarihimizdeki konumuna değindik. Yani, ‘Ereğli, neden Türk ve İslam dünyası adına önemlidir’ sorusuna bir nebze de olsa cevap bulmaya çalıştık.

KDZ EREĞLİ VE GİDEN RUMLAR:
Elçin Macar ve Yorgo Benlisoy’un çıkarmış olduğu “Fener Patrikhanesi” adlı kitabın içindeki bir bölüm olan EK-8’de “Türkiye’deki Ruhani Bölgeler” bulunmaktadır. İlgili bölgeler listesinde; Kayseri-Efes-Ereğli (Iraklia) gibi yerleşim yerleri listenin başında bulunmaktadır.

Belirttiğimiz gibi Türkiye’de bir çok yerde “Heraklea” “Ereğli” adı kullanılmaktadır. Yazar açıkça “Kdz Ereğli” ya da “Marmara Ereğli” diye belirtmemiş. Ama Kdz Ereğli’nin tarihi üzerine yapılan araştırmalarda da görüleceği üzere Hıristiyan-Roma-Bizans dünyasının “ilgi ve heyecan” gösterdiği bir yerdir Kdz Ereğli… Ova-Zoroğlu köyünde yakın zamanda tespit edilen mağarada, Göleviç’te bulunduğu söylenen bir mağarada, Ereğli merkezde bulunan Cehennemağzı Mağaralarında tarihi Hıristiyanlık unsurlarına şahit olmaktayız. Yine bir çok köyümüzde (Çiğdemli-Kemer Karakavuz vb) aynı kültür dünyasının dokusuna yönelik eserleri de zikredebiliriz.

Hatta 1923 Mübadelesinde bölgemizden ayrılan Rumlar, gittikleri Yunanistan’daki yerleşim yerlerine “Pontoıraklea” “Ereğli Rumları” adını verdiklerini de ekleyebiliriz.

Ereğli’den Nüfus Mübadelesi yoluyla 1230 civarında, Rum-Ermeni nüfusu gitmişttiği belirtilmektedir.. Bunların içinde, Karamanlı Ortodoks Türklerin de olduğu belirtilmektedir.

Ntv Tarih (24. sayı) dergisinde Halil İnalcık: “Türkmen yayılışı, başlıca Anadolu platosu üzerinde ve kıyıya paralel dağlık bölgede ve yaylalarda yoğunlaşırken, kaçan Rum halkı, kıyı şehirlerine ve berkitilmiş kalelere yığılmakta idi. Karadeniz kıyılarında Samsun-Trabzon-Sinop-Ereğli, Rum nüfusun toplandığı ve Rum kalmış liman şehirleri olarak dikkati çeker” diye yazıyor..

EREĞLİ’DE AYASOFYA KİLİSESİ-AYASOFYA CAMİSİ:
Ereğli’deki Ayasofya konusunda fazlaca araştırma ve eser üretilememiş olduğunu görmekteyiz. Bir nebze de olsa, detaylı bir bilgiyi Yrd. Doç. Dr. Tayfun Akkaya’nın HERAKLEİA PONTİKE adlı çalışmasında bulabilmekteyiz. Tayfun Akkaya, “bu eser, 5. ya da 6.yy’da Bizans döneminde yapılmıştır” diye tahmini zaman belirtirken,  John FREELY ise  Ayasofya Kilisesinin II.THEODOSİUS (408-450) döneminde inşa edildiğini belirtmektedir. Tespit ettiğimiz bu yeni bilgi ile Ereğli Ayasofya Kilisesinin ne zaman yapıldığı, netlik kazanmıştır.

AYASOFYA KİLİSESİ- AYASOFYA CAMİSİ:
“Herakleia Pontike’nin surla kaplı kent alanının içinde ve güneyinde HAGİA SOPHİA (İlahi Akıl) KİLİSESİ, Orhan Gazi’ye izafeten Camiye çevrildiğinden Orhan Gazi Camii (1-Tahsin Aygün-Kdz Ereğlisi Tarihi) ve halk arasında da ORTA CAMİ olarak adlandırılan bu eski Bizans Kilisesi, Akarca Mahallesi-Orta Cami Cad.-No 41- adresinde, 5 Pafta-150 Ada-1 Parsel kadastro kaydına sahip tescilli bir mimari örneğidir.”

“Bu yapı, önceleri uzaktan görülebilen minaresinden ve caddeye paralel yüksekçe bir avlu duvarı içinde yer almasından dolayı (2-Bugün bu yüksek avlu duvarı ortadan kalkmış olup, bina caddeyle iç içedir. Eski anayol üzerinde yer alan bu kilisenin bulunduğu noktada en az 2 m’lik bir toprak yükselmesi olmuştur. Bu yüzden cephenin büyük bir bölümü toprak altındadır.) eski seyyahlar tarafından bir Bizans Basilikasının Camiye çevrilmiş örneği olarak kaydedilmemişti. Ancak seyyahlar, kuzey portalin üstünde yer alan TRAİANUS* dönemine ait yazıtı kopye etmekle yetinmişlerdi. Bu yazıt, önce 1701’de Pitton de Tournefort tarafından fark edilmişse de, bir yanlışlık eseri olarak Caminin yanındaki bir eve ait olarak kaydedilmişti.(3-Pitton de Tournefort, 1712, Cilt 2- s 138). Bu Caminin esasının Bizans devrinden kalma bir kilise olduğu ilk kez OSMAN SÜMER ve daha sonra da TAHSİN AYGÜN tarafından belirtilmiştir. (4-Osman Sümer- Ereğli- T.T.O.K Belleteni-107-Aralık1950-sayfa 12-13) . Bu yapı daha sonra 1961’de Ereğli’ye gelen F.K. DÖRNER ve W. HOEPFNER tarafından yapılan bir yayında kısaca tanıtılmıştır. (5- Friedrich Karl Dörner – Wolfram Hoepfner- AA-1962-süt 584-585) Daha geniş olarak da W.HOEPFNER’in 1966’da basılan kitabında yer almıştır.”

*TRAİANUS “Marcus Ulpius Nerva TRAİANUS (18 Eylül 53 - 9 Ağustos 117), daha ziyade Trajan adıyla bilinen 13.Roma İmparatoru''dur”

Tayfun Akaya yine ilgili eserinin (69.sayfasında) “Ayasofya Kilisesi Tarihlendirme” başlığı altında şunları yazar: “Orta Camii olarak tanınan bu Erken Hıristiyan basilikası, genel plan özellikleri, apsis cephesinin durumu, apsis üçüz pencereleri, payeleri ve paye başlıkları dikkate alındığında 5. ya da 6. yy’da yapılmış intibaını uyandırmaktadır.” “Plan şeması bakımından bu yapıya benzer örnekler arasında İZNİK AYASOFYASI, EFESOS KONSİL KİLİSESİ, SİDE’deki ve SİLİFKE civarındaki Erken Hıristiyan basilikaları İstanbul’da STUDİOS MANASTIRI KİLİSESİ ve İLK AYASOFYA, Yunanistan’da da bilhassa apsis pencerelerindeki yakın benzerliği dolayısıyla HAGİOS DEMETRİOS KİLİSESİ gibi muhtelif yapılar, çok sayıdaki örneklerin en karakteristikleri olarak sayılabilir”..

EREĞLİ AYASOFYA KİLİSESİ (ORTA CAMİ) NE ZAMAN İNŞA EDİLDİ?
Yukarıda da değindiğimiz bu konudaki kaynak bilgi şöyledir: “Ereğli ilçe merkezindedir. 5.yüzyılda  2.Theodosios döneminde inşa edildiği bilinen yapının Ereğli’nin fethinden sonra Orhan Gazi tarafından camiye çevrildiği kabul edilmektedir. Üç nefli ve bazilikal planlı yapı, bir çok kez onarılmış ve orijinal özelliklerini büyük ölçüde yitirmiştir. Yine de devasa sütunları ve mermer süslemeleriyle dikkat çekicidir.” (*)

(*) Kaynak: John Freely, Türkiye Uygarlıklar Rehberi, Çev: Tuncay Birkan v.d., YKY, İstanbul, 1.Baskı, Aralık 2002, Cilt:2, s.86.

Yazar Emre Ertani, yukarıdaki kitaptan da bahsettiği yazısında (Agos’taki bir yazısında) Türkiye’deki Ayasofya’lar hakkında bilgi verirken, Türkiye’de Ayasofya adıyla bilinen kiliseleri şöyle sıralıyor: Edirne-Kırklareli(Vize)-İstanbul-Trabzon-Gümüşhane-Zonguldak-Bitlis-İznik olarak sıralıyor. (Toplam 9 tane diyor).

 

İstanbul’daki Ayasofya Kilisesi 532-37 yılları arasında yapılmışken, (yukarıdaki bilgilerden hareketle) Ereğli’deki Ayasofya, İstanbul’dakinden 100 yıl kadar önce yapılmıştır.

Yazar Emre Ertani, Zonguldak-Ereğli’deki Ayasofya’nın yapılış tarihi hakkında şu bilgileri veriyor: “5. yüzyılda II.Theodosios döneminde (408-450) inşa edildiği bilinen yapının Ereğli’nin alınmasından sonra Orhan Gazi tarafından camiye çevrildiği tahmin ediliyor. Günümüzde Orta Camii adıyla kullanılıyor.” Bu ifadeler bizim önemli çünkü Cami 2013 restorasyonuna girmeden önce, caminin dış duvarında caminin yapılış tarihi ‘5. ya da 6.yy’da” yapılmış denilmekte idi. Yani, araştırmacıların net tarihi yoktu. Fakat şimdi ilk defa bu yapının yapılış zamanı belirtilmektedir. (II.Theodosios döneminde: 408-450).

Bu yeni bilgide dikkat çeken husus, “Orhan Gazi’ye izafeten bu kiliseye Orhan Gazi Camii adı verilmiştir” denilmiyor, Ereğli’nin alınmasından sonra Orhan Gazi tarafından camiye çevrildiği tahmin ediliyor diyor.

TÜRKİYE’DE SONRADAN CAMİLEŞEN, AYASOFYA KİLİSELERİ:
İslam ordularının ilk amacı, “İla’yı Kelimetullah” felsefesidir. Yani Allahın kelamını-sözünü-Kur’an-ı Kerim’i insanlara aktarmaktır. Yine bu felsefe gereği,  fethedilen yörelerde, fethin karşılığı olarak “kan ve kılıç hakkı” denilerek, o yörenin sembolik değeri olan en önemli mabedi-kilisesi camiye çevrilmiştir. Bunlardan en önemlisi İstanbul fethedildiğinde çevrilen AYASOFYA CAMİSİ’dir. Kilise olarak 6.yy’da yapılmış, 15.yy’da Camiye dönüştürülmüş ve 20.yy’da (her ne olduysa) MÜZE’ye dönüştürülmüştür.

Yine Türkiye sınırları içinde, Padişahların fetihleri sonucunda, Trabzon’daki ve İznik’teki Ayasofya Kiliselerinin, camiye dönüştürüldüğü bilinmektedir. (Trabzon’u Fatih Sultan Mehmet, İznik’i Orhan Gazi fethetmiştir.)

Konuyla ilgili bizi ilgilendiren ise Ereğli’deki Ayasofya Kilisesidir. Bu kilise, İstanbul’daki Ayasofya’dan yaklaşık yüz yıl kadar zaman önce yapılmıştır.

Bazı kaynaklarda “Orhan Gazi Ereğli’yi fethetmemiştir, Ereğli zaten Selçuklular döneminde Türklerin elinde olan bir yerdir” görüşünü savunanlar bulunmaktadır. Doğrusunu bilmiyoruz diyelim ama kafamıza takılan soru “o zaman (yani fetih yoksa) neden Ereğli’deki Ayasofya Kilisesi, Orhan Gazi Camii olarak kayıtlara geçmiştir” diye sormadan edemiyoruz.. E denilmektedir ki “Orhan Gazi’ye izafeten-ithafen, bu ad değişikliği Bayezid döneminde gerçekleşmiştir.”.. Yani iddiaya göre, Bayezid, dedesi Orhan’ın Ereğli’deki emeğini, adını camiye vererek anımsatmak istemiş!! Ama Ereğli’de neden Bayezid adına bir eser yok, hem de “Bayezid Ereğli’yi para ile satın aldı, denilmesine rağmen!”.. Neyse, bu konudaki düşüncelerimizi daha önce yazdık..

Cihannüma’daki karşılığı ile Orhan Gazi için; “Ereğli’nin Fatihi - Sultan Orhan” denilmesinden, neden bu kadar imtina edilmiş olmalıdır, bilmiyoruz..

Bu kadar açıklamadan sonra, konu başlığımıza geçebiliriz:

İSTANBUL KİLİSESİ, HANGİ EREĞLİ’YE BAĞLI İDİ?
EREĞLİ METROPOLİTLİĞİ NEREDE İDİ?:

Tahsin Aygün “Kdz Ereğli Traihi” adlı eserinde, “Heraklea, Roma idaresine geçtikten sonra  ‘Metropolist’ adını almıştır, Romalılar koloni halkını buraya yerleştirdiler ve Heraklea Roma kolonisi oldu. Şehrin ve Roma surlarının yeniden inşasına başlandı. TRİYANUS imparator olduktan sonra Heraklea, imar edildi, yollar ve mabetler yapıldı” , “Sultan Orhan Camiinde (Ayasofya Kilisesi adının değiştirilmesinden sonraki adı) zarif sütunlar ve kapısında TRİYANUS’a ait bir kitabe mevcuttur” , “Süleymanlar Camii olarak kullanılan kilisenin duvarlarında badanalar döküldükçe, Havariyyun’a ait tasvirler meydana çıkmaktadır” diye yazmaktadır.. (Havariyyun: Hz İsa’nın 12 Havarisi-sahabesi-yardımcısı)..

AYGÜN eserin devamında, şunları yazar: “M.S 1. yy’da Hristiyanlığın Bitinya ve Heraklea’da yayıldığını gören Bitinya Valisi genç PİLİNUS, bu yöre insanlarıyla kuvvetli surette mücadele etmiştir. İdam edilen Hristiyanlar arasında Heraklealılar da bulunuyordu. Heraklea M.S 395’te Roma’nın ikiye ayrılmasıyla Bizans’a tabi olmuş ve TEODOS zamanında muvaffak olan Hristiyanlıkla Heraklea’da kiliseler yapılmıştır.” (Ayasofya Kilisesi-Orhan Gazi Caminin, bu olaylar sonrasında yapılan bir mabet olduğu belirtilmektedir..) Orhan Gazi Camisinin, Bizans döneminden kalma bir kilise olduğunu ilk kez Osman Sümer daha sonra da Tahsin Aygün belirtmiştir.

Yazar Aygün, PİLİNUS’un yazdığı o ilgili bilgileri, Kdz Ereğli-HERAKLEA’sı için yazmış olduğunu düşünerek mi ilgili eserine almıştır ya da bu HERAKLEA’nın Kdz Ereğli olduğuna dair daha başka bilgi sahibi midir bunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, 325 yılı öncesinde İstanbul Kilisesinin, bir HERAKLEA’ya (yani Ereğli) Metropolitliğine bağlı olduğudur.

Kdz Ereğli’yi tanıtan başkaca kaynaklarda “Bizans döneminin ilk zamanlarında Ereğli ve Amasra’nın METROPOLİS olduğunu, bu kentlere Metropolit kabul edilen din adamlarının atandığı ve bu şehirlerde kiliseler kurulduğu” belirtilir.

Zonguldak Belediyesi internet sitesinde “Hıristiyan söylencesine göre, Karadeniz kıyılarında Hıristiyanlığı Havari Anderas yaymıştır. Hıristiyanların baskı altında tutulduğu dönemde Herakleia’da Ayazma Deresi Vadisi’ndeki mağaralar kilise olarak kullanılmıştır. Kâhinler Mağarası adıyla bilinen en büyük mağarada Hıristiyanlıkla ilgili frenk izleri, gömütler bulunmaktadır. Söylenceye göre, Amastris’teki lafusu balta ile parçaladığı için putperestlerce öldürülen Hyakinthas, sonraları kentin yerel azizi sayılmıştır.” … “395’te ikiye ayrılan Roma’nın doğu kısmında kalan bölge (Bizans), VII.yüzyılda Opsikian Theması sınırları içinde yer aldı. Bizans Döneminde Herakleia, Teian, Amastris, İmparatorluğun doğudaki merkezi Trapezus yolu üstünde önemli uğraklardı. Başlangıçta birer metropolitlik olan Herakleia ve Amastris, İmparator Justinianas döneminde piskoposluk düzeyine indirildi. Bu kentler, bir iç deniz olan Karadeniz kıyısında bulunmaları ve art bölgelerinin sınırlılığı yüzünden eski görkemlerini günden güne yitirdiler” bilgileri paylaşılmaktadır.

WOLFRAM HOEPFNER “HERAKLEİA PONTİKE-EREĞLİ” adlı eserinde “..Gelişen kentler Bolu ve İzmit (Bithynia’nın başkenti), Heraklea’nın bu bölgenin tek büyük kenti unvanını tartışılır hale sokmaktadır. Bu kentlerin, geç krallık dönemindeki önemi, Heraklea’nınkine üstün gelmiştir. Sadece sikkelerden, Heraklea’nın M.S 4. yüzyıla kadar METROPOLİS olarak kaldığını öğreniyoruz.”.. “Sadece Plinius d.J’nin mektuplarından öğrenebildiğimiz kadarıyla, Havari Andreas’ın Hıristiyanlığa kazandırdığı Bithynia bölgesi, Hıristiyanlığın yayılması açısından büyük önem kazandı. II.Theodosios’un kente bir ziyarette bulunması ve bir depremden sonra yeniden yapılanma önlemlerinin başlaması da Heraklea’nın önemine işaret eder. Bu durumu, V. SCHULTZE’nin yazdıklarından çıkardığı sonuçtan öğreniyoruz: “Kısa süre önce Pontos’ta HERAKLEİA diye adlandırılan kenti görmeye gittiğinde ve acı çekenleri teselli ettiğinde yaz mevsiminde Bthynia’da seyahat ediyordur.* (*Sozomenos Prooem. 13, SCHULTZE tarafından yorumlanmıştır.-Erken Hristiyanlık Kentleri ve Bölgeleri)..

***

HAVARİ ANDREAS VE EREĞLİ:
Kdz Ereğli Belediyesi tarafından hazırlanan bir makalede: “M.Ö. 63 yılında Amasya''da doğan Strabon ünlü coğrafya kitabını yazmaya M.Ö. 7 yılında başlar ve Karadeniz Ereğli gezisini de anlatır” denilir ve şu açıklamalara yer verilir: “Kentin limanlarının geliştiğini ve kolonileri ile birlikte değerli olduğunu anlatır.

Strabon; Heracleia''da bıldırcın otu denen bir bitkinin yetiştiğini şehrin Kalkedon''dan (İstanbul) 1500 stadion (262 km.), Sangarios Irmağından (Sakarya) 500 stadion (88 km.) uzaklıkta bulunduğunu söyler. Romalıların bir eyaleti konumunda gelişimini sürdüren Heracleia''da M.S. 100''den itibaren Hz. İsa''nın 12 havarisinden biri olan Aziz Andreas''ın girişimiyle Hristiyanlık gelişmeye başlamıştır.” (Kaynak:www.kdzeregli.bel.tr/ver2.0/index.php?option=com)

“Zonguldak Ereğli bölgesi Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yerlerden biri olma özelliği kazanmış, bu dönemde İsa''nın havarilerinden Adreas, bugün de görülebilen Kutsal İbadet Mağaraları''nda ilk ayinleri düzenlemiştir. VİKİPEDİ”

EREĞLİ’DE KİLİSE MAĞARASI:
Kdz Ereğli Müze Müdürlüğünce “Cehennemağzı Mağaraları”nı tanıtmak üzere hazırlanan bir broşürde, Kilise Mağarası şu ifadelerle tanıtılmıştır: “Doğal bir mağara olup, kısmen kayalıkların yontulmasıyla düzleştirilmiş, Roma ve Bizans dönemlerinde ibadet yapmak üzere kullanılmıştır. Mağara ilk kullanıldığı dönemlerde Roma İmparatorluğunca Hristiyanlık dini resmen kabul edilmediğinde ilk Hristiyanlar bu mağarada gizli ibadet etmekteydiler.” “Tabanda geometrik hayvansal ve bitkisel desenli mozaik bulunmakta, zaman içinde tahrip olan mozaikler günümüzde kısmen korunmaktadır. Mağaranın sağ tarafında  (Kuzey-Batı) lahit koymak için açılmış geniş bir niş bulunmaktadır.”

“Kaynaklara göre burada, Aziz Nikolas’ın lahitinin olması gerekmektedir. Ancak günümüzde sadece lahitin yeri mevcuttur. Girişin sol tarafında (kuzeydoğu) kilisenin apsis kısmı yer almaktadır. Mağara içinde Roma ve Bizans döneminde yapılmış kesme taş ve tuğladan örülü giriş yan duvarları bulunmaktadır” denilmektedir.

YAZAR HAKAN YILMAZ ÇEBİ, “JudaSofya” adlı kitabının 100-101.sayfalarında bu konu hakkında şunları belirtmiştir: “Havariler zamanından beri Hristiyanlık, Akdeniz’in şu üç merkezinde yayılmış bulunuyordu: Roma-İskenderiye ve Antakya.”

“Roma İmparatorluğunun devlet merkezini, Roma’dan Nikomidya’ya (İzmit) nakleden İmparator Diokletian, devlet teşkilatını yeni baştan kurduğundan, kilise de buna uymak zorunda kalmış, daha sonra İmparator Konstantin, Bizans şehrini İstanbul-Yeni Roma diye kendine başkent seçtiği zaman bunda esaslı bir değişiklik olmamıştı.”

“İstanbul o zamanlar, HERAKLİON (yani KDZ EREĞLİ) Metropolitliğine bağlı önemsiz bir piskoposluktan fazla bir şey değildi. Ama aradan çok geçmeden Hristiyanlık dünyasının yeni merkezi diye ilan edilince, bu bağlılıktan kurtulmak istemiş ve böylece birden bire “Konstantinopolis Metropoliti ve Ekümenik Patrik” unvanını alıvermişti.”

BU KONUDAKİ YAZIMIZ DEVAM EDECEK.

DİĞER YAZIMIZDA, BU EREĞLİ’NİN MARMARA EREĞLİSİ OLDUĞUNU BELİRTENLERİN GÖRÜŞLERİNİ DE AKTARACAĞIZ. AMA, BU EREĞLİ’NİN KARADENİZ EREĞLİSİ OLDUĞUNU BELİRTEN, ÖNEMLİ BİR KAYNAKTAKİ BİLGİLERİ DE AKTARACAĞIZ..



11.08.2015 10:28:31

Bu yazı 3192 defa okunmuştur

Yazara ait tüm yazılar için tıklayınız

Facebook'ta Paylaş

YORUMLAR (0)
YORUM EKLE
Adınız


(1000 / )



Şu anda 25 kişi online
Toplam ziyaret : 76.081.028

Başlangıç Tarihi Bitiş Tarihi

Fikri KAPAN { KÖŞEMDEN }
YAZIK DEĞİL Mİ MEMLEKETE!!!


Devamını oku »

22.04.2024 09:17:43 tarihinde yazıldı
182 kez okundu

SAFRA KANAL TAŞLARINDA CERRAHİ DIŞI TEDAVİ YÖNTEMİ


Devamını oku »

14.03.2024 09:54:08 tarihinde yazıldı
540 kez okundu


(ESPRİYLE) KAREDEN YANSIYAN

EMİN ELLERDE OLUNCU..!


TUĞBA ARSLAN TAMİRCİ { KALEMİMDEN }
DİDEROT ETKİSİ


Devamını oku »

28.11.2023 12:54:26 tarihinde yazıldı
1459 kez okundu

Recep ÇETİN { TARİHTEN... }
DENİZ KIZI BİZİM ''KIZIMIZ'' DEĞİL!


Devamını oku »

21.11.2023 16:02:33 tarihinde yazıldı
557 kez okundu


Bu site en iyi IE5+ tarayıcı ve 1024 x 768 çözünürlükte izlenir.
Tüm Hakları Saklıdır
© 2006 EregliHakimiyet.Com - EregliHakimiyet.Net

Tasarım & Programlama RSNet tarafından yapılmıştır

Ereğli Haberleri