İSTANBUL
CHP 22. Dönem Parti Meclis Üyesi Buket Müftüoğlu, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’ın, “68 Kuşağının tarihe adını onurlarıyla yazmış Kemalist Devrimciler” olduğunu bildirdi.
Müftüoğlu, Gezmiş, İnan ve Arslan’ın ölümünün yıldönümünde yaptığı yazılı açıklamada, 1940-50 arası doğumlulardan oluşan 68 kuşağının, 1938’de Atatürk'ün ölümü ile hızını ve devrimci döngüsünü büyük oranda kaybettiğini savundu.
68 Kuşağının, ‘Sol’'u Milli değerlerden asla ayrı tutmadığını, ulusal çıkarları ve toplumun iç huzurunu, ün-iter devletin bütünlüğüne, en önemlisinin de Milli bağımsızlığımıza bağladığını anlatan Müftüoğlu, açıklamasında şunları kaydetti:.
“Bugün gururla benim de savunduğum değerlerin başında bu kuşak için gelen olgu şudur ki; , Milli bağımsızlık olmadan solcu olunmaz... 68 Kuşağı için, tüketim toplumu olmak, iyi arabalara binmek, iyi giyinmek, çok paralı olmak, değer yargıları arasında hiç önem taşımıyor, aksine, bu kuşak da çok okuyan, tartışan, toplumun ve halkın iç huzurunu ve refahını düşünen, kaygılanan ve bu değer yargılarını kendi hayatının önüne koyan insanlar toplumda saygınlıkları ile öne çıkıyordu. Hayata bakışları bu olunca, sadece ülke genelinde değil, bütün dünyada yaşayan mazlum devletlerin uğradığı haksızlıklara karşı bir duruş sergiliyor ve güçlerini Nutuk'dan aldıklarını inkar etmiyorlardı. 68 Kuşağı Türk Devrimini korumak kollamak adına yola çıkmıştı. Anıtkabir’e yürürlerken aslında gerideki hüzün, onların bu sağlam duruşuna dönemin siyasilerin bile yetememesi idi. En önemli özellikleri, onların gerçek Cumhuriyet Öğretmenleri tarafından yetiştirilmiş olmalarıydı. Aynı zamanda Köy Enstitüleri ve felsefesi, 68 Kuşağının hareketinin önemli bir kısmında etkendi. Bu kuşağın henüz 20-22 yaşlarında gözünü kırpmadan 'Vatan' için ölüme giden gerçeği, geçmişte silahlı mücadeleye giriştikleri taraflarca bile bugün saygı ile anılmaktadır.
Kısaca, 68 Kuşağının tüm Sol fraksiyonlardan farkı, Sosyalizmi, ülke huzurunu bozan milli bütünlüğe tehdit oluşturacak sığlıkta algılamamış olmamalarıdır.
ÜLKE SORUNLARINA KARŞI DUYARLIYDI
Bu çok okuyan, tartışan, kendini sürekli geliştiren kuşak, dönemin üniversitelerinde ve liselerinde, yaptığı öğrenci kongrelerinde, ülkede ki tüm siyasi partilerden daha çok sayıda katılım ile daha çok, kültürel ve entelektüel derinliği olan bir yapıda ülke sorunlarına karşı duyarlıydı. Zaman içerisinde sürekli öldürülmeye başlandığında kendilerini korumak için silahlı mücadeleye girmeye mecbur bırakılmışlardır. Yoksa Deniz’lerin esir aldığı dört Amerikalı askerin hikayesini herkes bilir, TBMM'yi temsilen İsmet İnönü'den dönemin Amerikan Başkanı, Nixon'a kadar büyür olay. Deniz' lerin tanıdıkları 36 saat süre karşılığı fidye ister aksi halde öldürmekle tehdit ederler dünyaya esirleri ancak yapamazlar... Amaç Apartmanında geçirdikleri 3 gün beni Sevgili Erdal Öz'den her okuduğumda ağlatır... Taze çay demler ler esirlere her akşam, yemez yedirirler, ölüm korkusu taşıdıklarını anladıkları an üzülür daha da iyi davranırlar adamlara, kendi ağızlarından anlatırken şöyle derler;
'Muzla besledik be adamları muzla'...
Oysa bugün gelinen acı nokta, ‘Sol’'un Türkiye'de Sosyalizm söylemi altında 68 kuşağından sonra etnik siyasete alet oluşu ile, vatan sevgisinin ve Atatürk Milliyetçiliğinin üzerine yüklenmiş haksız Faşizm suçlamasıdır...
Ve daha da acısı, Sol'u temsil eden tüm siyasi partilerin bu tuzağa düşmüş olmalarıdır. Emperyalizmin bu toprakları bölmek yolunda ki mücadelesinde, aslen birbirleriyle taban tabana zıt, siyasi İslam, etnik milliyetçilik, mezhepçilik gibi kavramların, bu gün, demokrasi, özgürlükler ve liberalizm gibi yalan kılıflarla halkı temsil ettiğini savunuşu altında aslında aynı hedefe hizmet ediyor olmasıdır.
Bu günler de geçecek, tarih yeni kahramanlarını Deniz'ler de olduğu gibi tekrar umutla yaratacaktır...
Bu vatan için canını gözünü kırmadan vermiş, ölümle dalga geçercesine en büyük devrimci eylem olan gülümseme ile ölüme gitmiş, ama hiç ölmemiş tüm devrim şehitlerimizi buradan rahmetle anıyorum.”